Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Devleti arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yürürlüğe girdi. Bundan sonra bölgede kartlar yeniden dağıtılacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Ekim 2018 tarihinde Filistin yönetimi ile yapılan Güvenlik ve İş Birliği Anlaşmasını resmen onayladı. Resmî Gazete’de yayımlanana kararı müstafi Amiral Cihat Yaycı’ya sorduk. Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı olan Yaycı “Bu karar, her açıdan tarihî öneme sahip. Varılan mutabakat çerçevesinde Türk askeri Filistin’e gidebilir. Aynı zamanda Filistin ile yapılabilecek Deniz Yetki Anlaşması için de zemin teşkil edebilir” dedi.
“FİLİSTİNLİLERİ EĞİTEBİLİRİZ”
Emekli asker “Mevcut anlaşmaya göre taraflar kendi imkânları çerçevesinde suçu önleme, bastırmak ve suç soruşturmalarını yürütmek için iş birliğinde bulunacak. Anlaşma Türk Sahil Güvenlik ve Jandarma birimlerinin Filistin’de eğitim amaçlı görev yapmasını mümkün kılıyor. Benzer biçimde Filistinli güvenlik görevlilerinin de Türkiye’de eğitimi mümkün. İsrail’in 70 yıllık kuşatma ve Filistinlileri bütün dünyadan soyutlama politikalarına karşı bu uygulama güçlü bir mesaj niteliği taşıyor. Filistin’e yönelik ablukayı kırma özelliği yanında Filistin halkının geleceği açısından da son derece kıymetli bir adım atılıyor’’ ifadelerini kullandı.
“DOĞALGAZ VE PETROL HAKSIZLIĞI ORTADAN KALKACAK”
Filistin ile yapılan Güvenlik ve İşbirliği anlaşmasının Akdeniz’i kapsayacağını aktaran Cihat Yaycı “Bu süreç doğal olarak iki ülkenin deniz yetki anlaşmasını getirecek. Kıbrıs Rum yönetimi ve Lübnan’ın karasularında çok büyük gaz ve petrol rezervleri var. Lübnan Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarında yer alan Kariş bölgesi ve 9 Blok dâhil bütün alanda saklı rezervlere İsrail tek başına el koyuyor. Kıbrıs Rum Kesimi ile birlikte bölge doğalgaz, gaz hidrat ve petrol yatakları açısından çok zengin. Filistinlerin bütün bu rezervlerde hakkı var ve yok sayılıyor. Türkiye’nin Filistin ile yapacağı deniz yetki anlaşması bu ihlalleri de önemli ölçüde ortadan kaldıracaktır’’ şeklinde konuştu.
“GÜÇLÜ TEPKİ, DÜNYA ENERJİ PİYASASINI KİLİTLER”
Türkiye’nin hamlesinin özellikle İslam ülkeleri tarafından desteklenmesi gerektiğini kaydeden Yaycı, sözlerini şöyle tamamladı: İsrail’deki siyasi kriz ve hükûmet değişikliği süreçleri ile son dönem yaşanan çatışma olayları çok önemli gelişmelerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlaşmayı imzalama ve yürürlüğe giriş takvimi bu yönü ile de oldukça manidar. Özellikle petrol üreticisi İslam ülkeleri, İslam İş Birliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin Birleşmiş Milletler (BM) düzeyinde baskın rol oynaması gerekiyor. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği işgal ve suiistimallere karşı petrol üzerinden verilecek güçlü tepki bütün dünya enerji piyasasını kilitleyebilir. Ardından Türkiye’nin açtığı yoldan İsrail ablukası ve Filistin gerçeği çok başka bir boyut kazanır.
"BARIŞIN SAĞLANMASI İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Kudüs Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü İsmail Taşpınar da kararı değerlendirdi. Bu anlaşma ile bölgedeki denklemlerin değişeceğini söyleyen Taşpınar, şöyle dedi: Karar, uzun zamandır abluka altında olan Filistin halkına yeni bir dinamizm kazandıracak. Ancak Türkiye'nin atacağı bu adımlar bölgedeki diğer ülkelerin yönetimleri tarafından da desteklenmeli. Bu anlaşmaya bölgedeki diğer paydaş ülkeler de dâhil edilmeli. Ayrıca BM'nin Filistin Devleti ve halkının güvenlik ve refahına dair almış olduğu kararlar, UNESCO üyeliği, BM'de Gözlemci Statüsü’ne sahip olması, beraberinde Uluslararası Ceza Mahkemesine başvuru hakkı elde etmesi gibi hususlardan sonra bu tür girişimler diplomatik açıdan önemli bir adım. Benzer adımların diğer bölge ülkeleri tarafından da atılması bölge barışı açısından çok önemli.
Türkiye Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.