Uygurlar yok ediliyor
Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'de araştırma yapan Amerikalı doktora öğrencisi Sarah Tynen, bölgede şahit olduklarını kaleme aldı.
"Doktora tezi araştırmama 2014 yılında Uygurların ana vatanı Urumçi'de başladım ve orada yaşadım." diyen Tynen, Urumçi'nin 3 milyonu aşkın nüfusunun bulunduğunu, kentin Uygurların yanı sıra Han Çinlilere de ev sahipliği yaptığını belirtiyor. Araştırmacı, burada kaldığı süre boyunca 66 Han Çinli ve 98 Uygur ile görüştüğünü aktarıyor.
Polis gözetimi
Çin yasalarının, ülke genelinde kırsal kesimlerden gelenlerin kent merkezinde polis merkezine kayıt yaptırması gerektiğini belirten Sarah Tynen, ancak şehirde doğanların veya ev sahiplerinin kayıt yaptırmasının zorunlu olmadığını kaydediyor.
Doğu Türkistan genelinde her bir evin "mahalle komitesi" ile yerel polis karakolunun ortak otoritesi altında olduğuna işaret eden ABD'li araştırmacı, mahalle komitelerinin hükümetin en düşük idari seviyesi ve Mao döneminden kalma bir uygulaması olduğunu ifade ediyor.
Tynen, the Conversation için kaleme aldığı yazısında, "Mahalle komiteleri, kent merkezlerinde yaşamak isteyen kişilerin işlemlerini gerçekleştirirdi. Urumçi'de Han, Uygur ve Kazaklar da bu komitelerde çalışırlardı." ifadelerini kullandı.
Urumçi'nin adım adım Çinlileştirildiğine işaret eden Colorado Üniversitesi doktora öğrencisi, Uygurların kendi ülkelerinin başkentinde ev kiralamak için uzun bir liste hazırlamak zorunda olduğunu anlattı.
Uygurların ev kiralamak için onlarca belge hazırlaması gerekiyor
"Urumçi'de bir yabancı olarak 'göçmen azınlık' olarak sınıflandırıldım ve ikamet izni alırken hükümet şartlarına uymak zorundaydım." diyen Sarah Tynen, 2014 ile 2017 yılları arasındaki gözlemlerini şu sözlerle anlatıyor:
"Urumçi'de kuralların bölgeden bölgeye, mahalleden mahalleye göre değiştiğini fark ettim. Uygurların yoğun yaşadığı semtlerdeki oturma izni başvuruları, Han Çinlilerin yaşadığı bölgelere göre çok daha zor, daha katı düzenlemelere tabiydi. Ben Uygurların yoğun olarak yaşadığı Tianshan Qu mahallesinde yaşadım. Buraya gelip şehirde yaşamak isteyen Uygurların çok daha fazla izin belgesi getirmesi gerekiyordu.
Saha çalışması bulgularıma göre, kentte oturma izni isteyen Uygurların yerel karakola, köylerinden ev kayıt belgesi, kimlik kartı, evlilik cüzdanı, çocuk aşı kartları, apartman kirası, kontrat, işi olduğuna dair istihdam belgesi, temiz kağıdı, kontrol izinleri ve ev sahibinden gerekli belgeler.
Buna ek olarak polis ve devlet kurumlarının farklı birimlerinden ilave izin belgeleri ve imzalar alınması gerekiyor.
Başvuru sahibi tarafından işlenecek (olası) herhangi bir suçtan sorumlu olmayı kabul eden bir 'garantörden' imza ve parmak izi alınması şartı bulunuyor. Yine Uygurların her altı ayda bir yeniden başvuru yapmaları şartı bulunuyor.
Urumçi'de yaşayan Han Çinliler de kayıt yaptırmak durumundalar. Ancak Çinliler için Uygurlar gibi uzayıp giden liste hazırlamak yerine kimlik kartlarını ibraz etmeleri yeterli. Temiz kağıdı ya da farklı belgelere ihtiyaç bulunmuyor.
Saha çalışmam sırasında uymam gereken kuralların bulunduğu, bana verilen uyum belgelerine göre, söz konusu kurallara, Han Çinliler hariç tüm azınlıkların uyması zorunluydu. Bilim insanı Darren Byler'in de belirttiği gibi, Sincan (Doğu Türkistan) halkı, sadece ailevi geçmişlerine göre değil, 'etnik köken ve çalışma birimleri' olarak da farklı bölümlere ayrıldı. Ayrıca 'kentsel veya kırsal yasal ikamet statüsüne göre sınıflandırıldılar. Başvuru koşulları, yoksul ve kırsal kesimden göç eden Uygurlar için çok zordu."
Ev baskınları
"Uygurların kayıt şartlarına uymasını sağlamak için mahalle komiteleri tarafından düzenli olarak ev denetimleri gerçekleştirildi." ifadesine yer veren Tynen, bu durumun 2014'ten beri düzenli olarak gerçekleştirildiğini belirtiyor:
"Bir arkadaşımı ziyaret ettiğim sırada böylesi bir baskın yaşadım. Arkadaşım ailesinde 6 yerine 3 kişi bulunduğunu söylediğinde görevli şahıs her ne kadar arkadaşımı sorgulamasa da olası değişikliğin mutlak surette yetkili mercilere bildirilmesi gerektiğini sıkı sıkıya tembih ettikten sonra evden ayrıldı.
Uygur sakinler sıkı gözetim altında tutuluyordu. Hiçbiri de (Uygurlar) hükümete güvenmiyordu. Denetim sırasında zaman zaman evde gizlendikleri de oluyordu. Görevliler de 'hazırlıksız yakalamak' için farklı zamanlarda gelir, dolapların içine ve yatakların altına bile bakarlardı."
Gözaltılar, tutuklamalar
Doğu Türkistan genelinde tutuklamaların 2017'nin başlarında başladığına işaret eden Tynen, yazısını şu ifadelerle sürdürdü:
"2017 yılının ilerleyen zamanlarında, Uygur göçmen arkadaşlarım bana fısıltı ya da kodlanmış kısa mesajlarla eve dönmeleri gerektiğini ve artık benimle iletişime geçemeyeceklerini söylemeye başladı. Birçoğundan bir daha haber almadım. Şehirde kalmaya devam edenlerin sık sık arkadaşlarının ya da akrabalarının gece yarısı evlerinden alındığına dair çokça hadise duydum.
Kimse nerede tutulduklarını, ne kadar süreliğine alındıklarını ya da neden kaybolduklarını bilmiyordu. İbadetler değişmeye başladı. Mesela, 2014'ten 2016'ya kadar olan çalışmam sırasında gizlemeden dua eden, oruç tutan ve başörtüsü takan insanlarla tanıştım. Ancak 2017'nin başlarından itibaren yetkililer, Uygurları Urumçi'deki herhangi bir dini faaliyet belirtisi gördüğü anda gözaltına almaya başladı. Uygurlar konuşmalarını bile sansürlediler. 2017 baharında, insanların yemeklerden sonra Arapça 'elhamdulillah' dediklerini bile duymaz oldum. Ramazan ve oruç kelimelerini söylemek ise tabu haline geldi."
Misafir ağırlamak tamamen yasaklandı
2017'nin şubat ve ekim ayları arasında polisin, Uygurların sosyal yaşamlarını etkileyen kuralları kökten değiştirdiğini belirten Tynen, "Örneğin gelen misafirden gece kalmasını istemenin yaygın olduğu bir kültürde polis, ev sahiplerinden, evlerinde kalacak misafirleri kaydettirmelerini istedi. Daha sonra Uygurların evlerini ziyaret etmek isteyenlerin sadece gündüz ziyaret etmelerine izin verildiğini bildirdi. İki hafta sonra ise Uygurların misafir ağırlaması tamamen yasaklandı." cümlelerini kullandı.
"Uygurlar, Urumçi'yi boşalttı, iş yerlerinin buldozerlerle yıkıldığına şahit oldum"
2017 yılında Uygurlara yönelik konut kısıtlamalarının artırıldığını kaydeden Sarah Tynen, makalesini şu ifadelerle tamamladı:
"Mart 2017'de, şehre yeni gelen Uygurların ev kiralamasına izin verilmez oldu ve birçok Uygur köyüne dönmeye zorlandı. Ardından Uygurların Urumçi'de ev kiralamaları yasaklandı. Sokaklardaki ve pazarlardaki Uygur halkı boşaltıldı. Nisan ve Mayıs 2017'de birçok Uygur iş yerinin buldozerlerle yıkıldığına şahit oldum.
Ekim 2017'de Çin'den ayrıldım. Uygur arkadaşlarımdan hiçbiriyle temas kurmuyorum çünkü bir yabancıyla iletişime geçmek tutuklanma sebebi olacaktır. Kaçının gözaltı kampında olduğunu bilmiyorum. Bir Uygur arkadaşım bana, 'Hepimiz sadece kapımızın çalınmasını bekliyoruz' dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Doğu Türkistan genelindeki toplama kamplarında 1 ile 3 milyon civarında Uygur ve Kazak tutuluyor.
Kaynak : Euronews