Referans Medya
Uzmanlar bu rezervin kritik önem arz ettiğini ve Türkiye’nin 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak nitelikte olduğunu belirtiyor.
Türkiye'nin toryum potansiyeli dünya genelinin yüzde 20’si olarak açıklanırken atılacak stratejik adımlar sayesinde bu madenin çok önemli bir kazanıma dönüştürülebileceği ifade edildi.
Fizik alanında etkin faaliyetler yürüten Prof. Dr. Metin Arık, Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Prof. Dr. M. Atıf Çetiner, Doç. Dr. Abdüllatif Çalışkan, Dr. Ümit Kaya, “Yeşil Nükleer Güç” başlıklı bir çalışma gerçekleştirdi.
Projenin en önemli ismi hayatını kaybetti
Türkiye'de toryum madeni üzerine ilk çalışmaları yürüten isim olarak bilinen Prof. Dr. Engin, 2007 yılında gerçekleşen uçak kazasında hayatını kaybetti. Çalışma arkadaşları Arık'ın başlattığı faaliyetleri aralıksız sürdürerdü ve bu alanda önemli ilerlemeler kaydedildi. Bilim insanları, toryumun Türkiye’nin ve hatta gezegenimizin güç gereksinimini çözebileceğini, bunun da merhum Arık’ın düşü olduğunu söylüyorlar.
Engelli proje
Konuyla ilgili bir açıklama yapan TOBB ETÜ Materyal Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Türk Hızlandırıcı Kompleksi (TAC) olarak isimlendirilen projenin engellendiği bilgisini verdi. Sultansoy, Projenin gerçekleşmesi durumunda toryumun Türkiye’de irdeleneceğini, Türkiye‘nin çoktan bu alanda hem bölgesel hem de global çapta cazibe merkezi niteliğini kazanacağına vurgu yaptı.
Üniversitede görevi yanında CERN, ATLAS, LHeC ve FCC üzere alanlarda da çalışmalar yürüten Prof. Sultansoy, toryum yakıtlı güç sistemlerinin temelinde parçacık hızlandırma teknolojilerinin yattığını anlattı ve şunları kaydetti:
Bir çok alanda kullanılıyor
'' Bu teknolojilerin 21. yüzyılın stratejik teknolojileri arasında yer alıyor. Bugün tıp ve endüstrinin pek çok alanında bu teknolojilerden faydalanılmakta. Birkaç yıldır Belçika, Çin ve Hindistan gibi ülkeler bu alanda ulusal programlar başlattı. Türkiye'nin de buna ciddi manada gereksinimi var. Toryumu işlemek için kullanılacak nükleer santrallerin klasik santrallerden çok farklı. Bu santrallerde Çernobil ve benzeri kazaların yaşanma ihtimali yok. Bu elementin kullanılmasıyla ortaya çıkan nükleer atık ölçüsünün minimal seviyede olacak''