TESSEP Akdeniz Bölge Koordinatörü Aynur Sülün İLKHA’ya yaptığı açıklamada İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşme kapsamında çıkarılan 6284 Sayılı Kanun ve oluşturduğu sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Avrupa Birliği’nin kadına şiddeti önleme iddiasıyla İstanbul Sözleşmesi’ni dayattığını ifade eden Sülün, "Her ne kadar şiddeti önleme iddiasına sahip olsa da sözleşmenin içerisinde şiddetin ana sebeplerine ilişkin bir mücadele içermemektedir." diye konuştu.
Sözleşmenin ana hedefinin sapkın düşünce olan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" olduğunu vurgulayan Sülün, "İnsanlık tarihi boyunca çirkin görülmüş, tüm dinler tarafından lanetlenmiş sapkınlıklar yasal güvenceye alınmış oluyor. Sözleşme, insanın doğuştan gelen cinsiyet özeliklerini inkâr ediyor, kadın olmanın ve erkek olmanın toplumlar, kültür ve gelenekler tarafından insana dayatıldığını iddia ediyor. Biyolojik cinsiyeti yeniden kurgulamaya yönelik teşvikleri barındırıyor. Sözleşmeyi imzalayan ülkelere 12/1 Maddede bir yükümlülük veriliyor. O da din, gelenek ve kültürün kökünü kazıma görevi. Tüm bu kurumlar kadın ve erkeğe ahlaki sorumluluklar ve roller yüklüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği ideolojisinin yayılması karşında en büyük engel olarak görülüyor." dedi.
"İstanbul Sözleşmesi kadını hürmet ve makamdan düşürüyor"
İslam dininde kadın bekarken babaya, evliyken kocaya, yaşlıyken evlatlarına Allah’ın bir emaneti olduğunu aktaran Sülün, "İstanbul Sözleşmesiyle kadın bu makamlarından, hürmetten düşürülmek isteniyor. Erkekle kadın ayrıştırılıyor, rakip hale getiriliyor. Bu sözleşmeden sonra cinsiyet rollerine savaş açan kadınlarda asileşme, etrafındaki erkeklere karşı saldırganlık ve düşmanlık görüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Hangi ideoloji İslam’ın kadına değer vermediğini ispatlayabilir?"
Allah'ın, İsra Suresi 23-24 ayetleriyle "anneye of" demeyi dahi yasakladığını, tevazulu olmaya davet ettiğini hatırlatan Sülün, "Şimdi kim anne olmakla cennetin ayakları altına seren İslam’ın kadına değer vermediğini ispatlayabilir ki? Hangi ideoloji, kadın hakları savunucusu kadınlara bu saydığımız makamları vermiştir ki?" dedi.
İslami hüküm ve ayetler ışığında kadın ve erkek arasındaki muhabbetin nasıl olması gerektiğini de açıklayan Sülün, "Eşlerinizle iyi geçinin. Onların bazı davranışlarından hoşlanmasanız dahi. Belki o hoşlanmadığınız şeyde sizin için nice hikmetler vardır, siz bilemezsiniz. (Nisa Suresi/19)" ayetine atıfta bulundu.
"Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler" ayetini de hatırlatan Sülün, "Ayıpları örtmek, sırları saklamak, hataları bazen görmezden gelmek, anlayışlı olmak, affedici olmak, hayata imtihan şuuruyla bakmak, eşini bir bütünün diğer parçası olarak kabul etmek, Allah’ın dost olarak tanımladığı eşini dost olarak görmek, iyilikte ve hayırda onunla yardımlaşmak, iyiliğe teşvik etmek… Eşler tüm bunları yerine getirmeye çalıştığında aralarında sorunlar belki sorun olarak bile görülmeyecektir." dedi.
"Yasa istismar edilmeye çok müsait"
Kadının duygusal bir varlık olduğunu ve bir anlık öfkeyle eşini şikâyet edebildiğini söyleyen Sülün, "Beyan meselesini istismar eden o kadar çok kadın türedi ki. Medya kadınları sürekli yönlendiriyor. Sürekli şiddet vurgusunun yapılması ve bu kategorilerin sık sık dile getirilmesi yüzünden birçok erkek mağdur durumda. Çünkü yasa istismar edilmeye çok müsait. Kadının delil ve belge göstermesine gerek yok. Onun tek delili beyanı. Onun için evden uzaklaştırılan, cezaevine atılan binlerce iftira mağduru erkek var." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)