Şehadetin 19. yıldönümünde Çeçen Komutan Ömer Hattab

Çeçenistan mücadelesinin öne çıkan isimlerinden Samir bir Salih es Suveylim, daha çok bilinen adıyla İbn el Hattab veya Komutan-Emir Hattab, 19 Mart 2002 tarihinde şehid edildi.

Çocukluğu ve gençlik yılları

Hattab, 14 Nisan 1969 tarihinde, Suudi Arabistan'ın Arar şehrinde, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Babası Arabistan'ın Ahsa bölgesi, annesi ise Suriye asıllıydı. Hattab'ın anne tarafından ailesi, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından Suriye'ye göç eden Türk kökenli bir aileydi.

Çocukluk yıllarında ilmi ve fenni eğitim aldı, aynı zamanda babası ve kardeşleriyle birlikte doğa gezileriyle ve avlanmakla ilgilendi.

Üçüncü sınıfa kadar Arar'da okuyan Hattab, daha sonra ailesinin ülkenin doğusundaki Hobar şehrine yerleşmesiyle, eğitimine burada devam etti. Derslerinde oldukça başarılı bir öğrenci olan Hattab, Suudi Arabistan'ın milli petrol ve gaz firması olan Aramco'nun üniversite hazırlık programına seçildi.

Afganistan'a gidişi

Gençlik yıllarında dünyada patlak veren olaylar, İslam dünyasındaki ve Arabistan'daki birçok genç gibi onun da ilgisini çekiyordu.

Özellikle Filistin'deki intifada süreci ve Afganistan'daki Sovyet işgaline karşı süren mücadele Hattab'ın odak noktası olmuştu.

Afganistan'daki Arap savaşçıların en önde gelen isimlerinden olan Abdullah Azzam, Hattab'ın ilgisini artıran en önemli isim oldu.

1988 yılında Afganistan'a gitme kararı alarak ülkede Sovyetler Birliği'ne karşı devam eden savaşa katılmak üzere bölgeye gitti.

Hattab Afganistan'da

Afganistan'daki yılları

1988 yılı Mayıs ayında Afganistan'a giden Hattab, buradaki 2 ayının ardından kısa bir süreliğine Suudi Arabistan'a geri döndü. Hacca giden ve yeniden Afganistan'a dönen Hattab, bunun ardından ülkesine hiçbir zaman geri dönmeyecekti.

Hattab burada, başta Usame bin Ladin olmak üzere Arap yabancı savaşçılarla önemli ilişkiler kurdu. Arap yabancı savaşçıların kamplarında eğitim gören Hattab, bir süre sonra kendi grubunu teşkil edecekti.

Hattab Afganistan'a gittiğinde, Sovyetler'e karşı savaş sona ermek üzereydi. Ülkenin doğu kesiminde birçok sıcak çatışmaya katıldı. 1989 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı terk etmesinin ardından, Afgan gruplar kendi aralarında çatışmaya başlarken, Arap yabancı savaşçılar eğitim kamplarının geliştirilmesi ve burada uzun vadeli oluşumların tesisi ile meşgul oldu.

Hattab da bu doğrultuda kendi grubuna yöneldi.

Afganistan'ın doğusundaki Nangarhar ilinde Sovyet-Afgan savaşı esnasında çekilen, Hattab'a ait olduğu ifade edilen bir fotoğraf

Tacikistan'da savaş

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından Orta Asya'da kurulan devletlerde benzer otoriter yapılar tesis edilmişti.

Bu yapılardan biri de Afganistan'ın kuzey komşusu Tacikistan'daydı. Afganistan'daki çatışmanın bir etkisi ve ülke içerisindeki baskı ortamının bir neticesi olarak Tacikistan'da, 1992-1997 yılları arasında bir iç savaş yaşandı.

Hattab'ın bir sonraki durağı da, Tacikistan'daki İslami grupların talebi üzerine Tacikistan olacaktı.

Sovyetler Birliği'nin son yıllarında, Afganistan-Tacikistan sınırında grubunu konuşlandıran Hattab, buradan Tacikistan içerisinde Sovyet güçlerine yönelik birçok saldırı düzenledi.

Tacikistan sınırında ve ülke içerisindeki dağlık bölgede bir süre savaşa devam etti. Ülkedeki savaşın yatışması ve çabaların sonucunun alınamaması üzerine buradaki faaliyetleri 1995 yılında sona erdi.

Hattab, Tacikistan'daki çatışmalarda bir el yapımı bombayı kullandığı sırada, bombanın elinde infilak etmesi sonucu sağ elinin iki parmağını kaybetti.

Hattab'ın son durağı: Çeçenistan

Tacikistan'ın ardından Afganistan'a yeniden geri dönen Hattab, burada Kafkaslarda Rusya'ya karşı süren savaşa dair bilgi sahibi oldu. Bölgeye dair ciddi bir bilgiye sahip olmayan Hattab, Çeçenistan'daki mücadelenin İslami bir yapıya sahip olduğunu görmesi üzerine, 1995 yılında grubunun bir kısmıyla, birkaç hafta kalmak ve durumu yakından tahlil etmek üzere Çeçenistan'a gitme kararı aldı.

Burada bölge halkıyla ve liderlerle birçok görüşme yapan Hattab, elindeki kamerası sebebiyle bir gazeteci olarak algılandı. Çeçen direnişinin önde gelen liderlerinden Şamil Basayev ile tanıştı ve hayatının sonuna dek sürecek yakın bir ilişki kurdu.

Hattab ve Şamil Basayev

Çeçenistan'a ilk gittiğinde, buradaki savaşın İslami bir yapısı olmadığına, Cevher Dudayev'in bir Rus generali, Çeçenlerin de Sufi olduğuna ve buradaki savaşta yer alınamayacağına dair eleştirilerle ilgili, Dudayev ile bir görüşme gerçekleştirdi.

Hattab, daha sonra kaleme aldığı anılarında Dudayev ile görüşmesini şöyle aktaracaktı:

"Gördüğüm izzet ve güçlü bir kişiliğe sahip bu karakterden dolayı şaşırmıştım. Onlarla birlikte oturdum ve Cevher'e ilk soruyu sordum:

'Savaşınızın hedefi nedir? İslam için mi savaşıyorsunuz?' Şöyle cevapladı:

'Onlarca yıldır diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bir gün bunu hayal eder, İslam bir gün tüm Kafkasya'ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil. Ben de Kafkasya topraklarına İslam'ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.'

Bu, bende tokat etkisi oluşturan çok derin bir cevaptı. Şöyle sordum:

'Peki, 91-92-93'ten 94'e kadar 3 yıldır Ruslar yoktu. Neden İslam cumhuriyetini ilan etmediniz ve bu 3 yıl içinde meseleleri yoluna koymadınız?' Şöyle cevapladı:

'Eğer Ruslardan ayrılsaydık ertesi gün bize saldıracaklarını biliyorduk. Rus cehenneminden kaçmayı deneyen demokratlar olduğumuzu göstermeye çalışarak onları aldatmaya çalışıyoruz. Fakat Ruslar habistir, bizim sadece Islam yolanda ol gumuzu biliyorlardı, bu nedenle bizi işgal ettiler.' Şöyle dedim:

'Tamam, İslam dünyası sebebin ne oldugunu bilmiyor. Çünkü siz, devletinizin adını bile Çeçen İslam Cumhuriyeti şeklinde adlandırmadınız ki insanlar burada bir zorunluluklarının olduğunu bilsin. İslam dünyası Çeçenistan'da olan olayları bilmiyor.' dedim. Şöyle söyledi:

'Sen, Çeçenistan içinde neler olduğunu bilmek istemiyorsun, farz edelim ki bu olaylar dünyanın herhangi bir noktasında gerçekleşmiş olsun, kim kime karşı savaşıyor ve ne için savaşıyor diye sebebini araştırmak için bir delegasyon ya da komite göndermeleri Müslümanlar üzerine farz degil midir?'

Dürüst olmak gerekirse bu sözler bir saldırıydı ve onunla güreşe devam edemedim. Sonra şöyle dedi:

'Bu bir farzdır. Farz edelim ki olaylar Çeçenistan'da başladı ve biliyorsunuz ki burası bir Müslüman toprağıdır, öyleyse Müslümanların buraya gelmeleri gerekmektedir. Biz bombardıman altındayken BBC ve CNN'den ve tüm Batı dünyasından gazeteciler gelip ayağımızın dibine çökerek bizimle röportaj yapıyor ve ne için savaştığımızı, durumun ne olduğunu bizim Hıristiyan mı ya da Müslüman mı olduğumuzu öğrenmek istiyor ve şaşırtıcı sorular soruyorken bana bu soruları soran ilk Müslüman gazetecisin. Bugüne kadar gelen gazeteciler arasında kaç tane Müslüman gazeteci geldiğine bak, savaş hakkında yazmak ya da soru sormak için bir tane bile Müslüman gazeteci gelmedi.'

Bunun ardından soru soramadım ve savunmaya başladım, şöyle dedim:

'Topraklarınız kuşatılmış bir halde ve ulaşılması zor.' Şöyle cevap verdi:

'Oradaki (Müslüman ülkelerdeki) sorun rejimlerle ilgilidir. Batı dünyası Çeçenistan’ın içinde bulunan bizlere ulaşan insanlar gönderirken tüm Müslüman dünyası bir delegasyon, komite veya herhangi bir kimseyi Müslümanların davasına göz atmak için gönderemez mi? Yardıma ihtiyacı olan sizlersiniz, bizler değil. Bu meseleyi hallettikten sonra gelip size yardım edeceğiz inşallah.'

Onunla sonunu getiremedim ve şöyle söyledim:

'Allah seni hayırla mükafatlandırsın.'"

Çeçenistan'daki faaliyetleri

Burada ilk olarak Arap, Dağıstanlı ve Çeçen savaşçılarla küçük gruplar tesis eden Hattab, zamanla askeri kapasitesini artırdı, İslami ilim ve medya alanında da yapılanmalar oluşturdu.

Hattab, birçok saldırı ve eğitimi de kamera kaydına alarak yayınladı.

Hattab'ın tesis ettiği askeri yapılanma, Çeçen savaşında Rus güçlere karşı etkin bir vurucu güç oldu. Hattab'ın liderliğindeki Arap ve Çeçenlerden oluşan grup, Rus askeri birliklerine yönelik ses getiren çok sayıda saldırı gerçekleştirdi.

İlk savaşın sona ermesiyle Ruslar Çeçenistan'dan çekilirken, Çeçen hükümeti Hattab'ı cesaret madalyası ve tümgenerallik rütbesiyle ödüllendirdi.

Ruslar Çeçenistan'dan çekildikten sonra Hattab, bölgedeki yapılanmasını geliştirme ve güçlendirme yoluna gitti. Bu yıllarda da Usame bin Ladin gibi isimlerle teması devam etti. 90'lı yıllarda tesis edilen birçok Arap asıllı cihat yanlısı grup farklı bir programa sahipti. Ladin'in grubu ABD'ye karşı küresel bir savaşa odaklanmışken, Hattab'ın projeleri ise daha çok Kafkasya ve Orta Asya'da Rus etkinliğini kırarak ortak bir cihat yanlısı cephe teşkil edebilme eksenindeydi.

Ölümü

Devam eden yıllarda Hattab, Basayev ile birlikte faaliyetlerini sürdürdü.

İkinci savaş patlak verdiğinde Hattab, Ruslara yönelik gerilla saldırılarını organize etti. Hattab'ın söz konusu saldırılarda elde ettiği başarılar, Rusya'nın onu ortadan kaldırmaya yönelik isteğini artırdı.

Uzun süren planlamalar sonucu, Hattab ailesinden geldiği söylenerek kendisine Rus istihbaratının çift taraflı bir ajanı tarafından verilen zehirli mektup ile suikasta uğradı.

Hattab'ın cansız bedeni

'Sinir ajanı' sınıfından kimyasallara bulanan mektubu aldıktan sonra zehirlenen Hattab, 19 Mart 2002 gecesi saat 3 sularında hayatını kaybetti.

Hattab'ı zehirleyen mektubu veren ajan, yaklaşık 1 ay sonra Basayev'in emriyle takip edilerek Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de öldürüldü.

Putin, Hattab'ın ölümünü bizzat açıklarken, suikastı "Terörizme büyük bir darbe" olarak niteledi.

Kaynak: Mepa News

ABD-Meksika sınırında 1 milyon göçmen yakalandı
İsrail güçleri Şam Kapısı'nın olduğu alanı kapattı
ABD'li Yahudiler İsrail için ırkçı dedi
Fransa'da en az 114 bin kişi aşı zorunluluğuna karşı gösteri düzenledi
Mescid-i Aksa'ya baskın planları, Arap ve Müslümanların duygularını provoke ediyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sele maruz kalan alanlar afet bölgesi ilan edilecek
İran'da susuzluk protestolarına müdahale: Ölü ve yaralılar var
Afganlar arası görüşmeler Katar'da yeniden başladı
Türkiye sınırı hattında kazdıkları ortaya çıktı
Avrupa'nın başörtüsü kararına Türkiye'den sert tepki