Kadına şiddete karşıtlık adı altında yürütülen feminist kampanya tam manasıyla kavramsal ve zihinsel şiddet boyutları içeriyor. Protesto dili giderek tüm erkek cinsini mahkûm etmeye veya en azından şüpheli konuma oturtmaya evrilirken, başta siyasiler olmak üzere toplumun sorumluluk sahibi farklı kesimlerinin bu kampanya karşısında edilgen tutumları azgınlığı beslemekte.
En son Muğla’da yaşanan bir cinayet hadisesi üzerinden aynı kampanyanın daha da alevlendirildiğine şahitlik ettik. Malum çevrelerin bu hadiseye tepkiyi, kurnazca bir tutumla bir müddettir gündemde olan İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkma fırsatına dönüştürdükleri de görüldü.