Ancak Hizbullah, Lübnan devletinin bankacılık sektörüne ve resmi kurumlarına tabi olmayan, kendine özel bir sistem aracılığıyla bu yaptırımlara ve birden fazla tarafın uyguladığı finansal ablukaya adapte olunmuş durumda. Hareket, ekonomik koşullardan ve devam eden finansal çöküşten sorumlu tutululmasına rağmen çok sayıda kişi artan halk öfkesinin Hizbullah’ı sindiremeyeceği görüşünde. Bu öfke, birçok tarafın doğrudan suçlamalarıyla da doruk noktasına ulaştı. Son suçlama ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan gelmişti.
Müttefik çevrelerde, özellikle Fransız girişimi yoluyla ülkeyi darboğazdan çıkarmak üzere yapılan son çabaları alt üst ederek, Hizbullah ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin Maliye Bakanlığı pozisyonuna bağlılığı sonucunda istifa etme kararı alan Edib’in görevini engellemekten sorumlu tutulan, Cibran Basil liderliğindeki Özgür Yurtsever Hareket çevrelerinde bile sesler yükselmeye başladı. Yurtsever Hareket liderleri, özel konseylerde Hizbullah’ın, Tahran’ın ABD başkanlık seçimlerinden önce Washington lehine herhangi bir taviz verme isteksizliğine boyun eğme konusunu tartışıyor.
Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nden siyaset ve planlama profesörü Dr. Nasir Yasin, Hizbullah üzerindeki baskının artacağına, ona ve müttefiklerine karşı daha fazla yaptırıma tanık olunacağına dikkat çekti. Dr. Yasin, genel olarak bu yaptırımların ve baskıların onu sona erdirmediğini, güvenlik, askeri ve toplumsal alanlardaki çalışmalarını durdurmadığını ancak hareket etme kabiliyetini zorlaştırdığını kaydetti. Belki de bunun en iyi örneğinin Suriye rejimini etkileyen yaptırımlar olduğunun altını çizdi. Yasin açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu yaptırımlar, Hizbullah için besleyici ortam yaratmakla birlikte bir bütün olarak Lübnan toplumunu etkiliyor. Ekonomik kriz herkesi vuruyor ve fon hareketlerinin takibi, bu ortamda herkese zarar veriyor. Bu durum, Hizbullah’ın zaman zaman yandaşlarına, ‘İsrail işgali ve DEAŞ saldırıları başta olmak üzere onları düşmanlardan koruma rolünü’ hatırlatmak için çalışmasını sağlıyor.”
Geçen hafta Lübnan’ın güneyindeki Ayn Kana kasabasını sarsan patlama, silah depolarını hedef alıp almadığı konusunda Hizbullah üzerinde artan baskıya dair daha fazla tartışma yaşanmasına neden oldu. Hizbullah tarafından bu hususta resmi bir açıklama yapılmadı. Hareketin yandaşları, patlamanın ‘Temmuz Savaşı’ mayınlarının kalıntılarının toplandığı bir merkezde meydana geldiğini aktarmasına rağmen Reuters’a göre bir güvenlik kaynağı, Güney Lübnan’daki patlamanın teknik bir hata nedeniyle, Hizbullah’ın silah deposunda yaşandığını bildirdi.
Uzmanlar söz konusu patlamayı ‘Hizbullah’ın yüksek hassasiyetli füzeler edinmesini engelleme konusundaki ABD- İsrail tavrının’ bir göstergesi olduğunun kaydetti.
Ortadoğu ve Körfez Askeri Analiz Merkezi (Enigma) Başkanı Riyad Kahvaci, Şarku’L Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şu anki aşamada iç baskı, Hizbullah için son derece büyük. Muhtemelen Fransa Cumhurbaşkanı onu köşeye sıkıştırdıktan sonra da artacaktır. Lübnanlı Hristiyanların en büyük müttefiki olan Fransa’nın hükümetin kurulmasını ve ülkenin ilerlemesini engelleyenin Hizbullah olduğunu söylediği göz önüne alındığında başta Özgür Yurtsever Hareket olmak üzere, hareketin müttefikleri de köşeye sıkıştı. Hizbullah, genellikle kuşatıldığında saldırır. Bu nedenle müttefiklerinin kendisinden uzaklaştığı bir durum yaşarsa beklenmedik bir tepkiye şahit olabiliriz.”
Hizbullah meselelerinde uzmanlaşmış yazar ve siyasi analist Kasım Kassir, Hizbullah’ın baskılara adaptasyonuna dair şunları söyledi:
“Zorluklara rağmen hem parti düzeyinde hem de genel anlamda birden fazla plan olmasının yanı sıra mücadele etmek ve krizi çözmek için çalışıyorlar. Savaşın sorumlusunun tek başına Hizbullah olmadığını, özellikle de Saad Hariri ve ülkede siyasi darbe yapmak isteyen başta eski başbakanlar olmak üzere herkesin sorumlu olduğunu unutmayın. Ülkenin tanık olduğu son güvenlik olayları oldukça tehlikelidir.”
Ayn Kana’da yaşananlara dair ellerinde birgi olmadığına dikkat çeken Kassir “Şu an için savaş olasılığı bulunmuyor” değerlendirmesinde bulundu.