Referans Medya [Tercüme : Kaan ÇEBEN]
ABD ve İran’ın topyekün bir savaşa doğru hızla ilerledikleri anlaşılırken, politika yapıcılar ve uzmanlar kendilerini tekrar eden bir sorular silsilesinin ortasında buluyor: Neden Irak’tayız? Neden çıkamıyoruz? Eğer çıkarsak ne olur ve tüm bunlar neden önemlidir?
Iraklıların Araplar, Kürtler ve Irak’ın tüm azınlık nüfusu da dahil olmak üzere kolektif gelecekleri büyük ölçüde bu soruların cevaplarına bağlı…
Amerikan ordusunun şu anda Irak’ta bulunan yaklaşık 5.000 danışmanını, eğitimcisini ve lojistik personelini geri çekmek için elinde dört seçeneği var:
Hiçbir şekilde geri çekilmemek
Eğitmenlerini bırakarak yalnızca ileri konumlandırılmış muharebe danışmanlarının sınırlı bir şekilde geri çekilmesi
Tüm danışmanların ve eğitmenlerin (ekonomik çıkarlar dışında) tamamen geri çekilmesi
Irak’tan tam manasıyla ekonomik ve askeri ayrılma.
Analizimiz, sınırlı bir geri çekilme ile, halihazırda devam eden İŞİD’le mücadeleyi yüksek oranda riske atacağı yönündedir. Birleşik Devletler tamamen geri çekilirse, bu risk katlanarak çoğalmaktadır. Herhangi bir geri çekilme ABD’nin İran’ın Irak’taki etkisini dengeleme çabalarını baltalayacaktır. Ayrıca böylesi bir geri çekilme durumunda Çin ve Rusya ile rekabet edebilme riskleri de değişecek ve ABD’nin bölge çapında daha geniş ve güçlü askeri duruşu dışındaki seçenekler, Amerika ve Irak’ın ekonomik refahlarına da olumsuz etki yapacaktır.
Bizim önerdiğimiz seçeneklere gelince… Seçenek 1, acil bir askeri geri çekilme olmamalıdır. Ancak Irak kuvvetleri artık İŞİD tehdidiyle tamamen başa çıkabildiği vakit, kademeli bir şekilde gittikçe küçülen bir eğitimci kadrosunun varlığını öneriyoruz. Ayrıca bu süreçte ABD, Irak demokrasisini desteklemeye devam etmeli; Irak’ın güvenlik güçlerini, yönetimini ve ekonomisini geliştirmesine yardımcı olmalı; Irak’ı bölgesel ittifaklara ve terörle mücadele koalisyonlarına entegre etmek için çalışmalıdır.
Irak’a bu doğrudan destek politikaları beş başkanlık dönemi boyunca büyük ölçüde tutarlı olsa da, şimdiki yöneticilerin artık diğer önceliklerle rekabet etmeleri gerekiyor. Çin ve Rusya ile rekabet, Washington’daki politika tartışmalarına, yatırımlara ve eylemlere giderek egemen olmaya başladı. Irak’taki yavaş ilerleyen durum ve Suriye’de devam eden çatışma ile ilgili yaşanan hayal kırıklığı Amerikalı politika yapıcılara ve Ortadoğu’daki askeri liderlere yönelik memnuniyetsizlikler doğurdu.
Kamuoyu algıları ise daha ciddidir. Yakın zamanda yapılan bir ankette, Ortadoğu’da kalıcı bir askeri varlığa yönelik sorulara, şaşırtıcı bir halk desteği olduğunu gözlemledik. Halktan gelen birçok farklı görüşlere rağmen, Savunma Bakanlığı 2018 Ulusal Savunma Stratejisi’ni yayınladığında, Çin ve Rusya ile büyük güç rekabetine doğru kademeli bir geçiş stratejisi, halk nazarında en mühim politik konu haline geldi.
Amerikalı politika yapıcılar ve askeri liderler kendilerini Orta Doğu’daki tam zamanlı düzensiz ve asimetrik savaşlar ( terörle mücadele, karşı direniş ve ortak güvenlik güçlerine yardımcı olmak da dahil ) ile Asya ve Avrupa’daki büyük güç rekabeti arasında parçalanmış olarak görüyorlar.
Bu algıda ortaya çıkan iki yanlışlık vardır. Birincisi, büyük güç rekabeti bölgesel sınırlara bölünmemiştir. Büyük güç rekabetindeki düşmanlarımız uzun süredir sadece Doğu Asya ve Avrupa’da değil, Orta Doğu, Afrika ve Güney Asya’da da bizimle yarış halindeler. Çin ve Rusya, Ortadoğu’da ve özellikle Irak’ta yatırımlarını hızlandırdı. Rusya, gelirlerini ve Irak’taki ulusal etkisini artırmak için Irak’ın silah ticaretine hükmetmeye çalışıyor. Çin, Irak Basra Hafif Ham petrolünün istikrarlı şekilde arzına kilitlenmiş durumda. Irak meselesini küresel varlığını iyileştirmek için girişeceği bir temel dış politika girişimi olarak algılıyor. Amerika’nın Irak’tan çekilmesi Çin ve Rusya için açık fırsatlar bırakmaya gebe ve Orta Doğu ve dünyadaki diğer ABD çıkarlarını riske atabilir.
İkincisi, büyük güç rekabeti, düzensiz ve asimetrik savaştan tamamen bağımsız değildir. Irak’ta devam edecek bir terörle mücadele, karşı direniş ve danışmanlık gibi faaliyetler, hem İŞİD’i yenmek hem de Irak’ın demokrasisini takip etmeye yardımcı olarak Çin ve Rusya ile bölgesel olarak rekabet etmek için şarttır.
Washington’daki politika kolektifinin üyelerinin Orta Doğu’dan ve özellikle Irak’tan kaçmak istemelerine rağmen bunu bir türlü yapamamaları, bu işin ne kadar da zor bir iş olduğunu da bizlere kanıtlamaktadır. Başkan Trump, mevcut şartlar altında Orta Doğu’daki askeri varlığını azaltmak yerine arttırmak zorunda kaldı. Çin ve Rusya ile rekabet ABD’nin karşılaştığı en büyük zorluklar olsa da, İran konusu artık daha acil bir tehdit olmuş durumda. ABD Irak’taki geleceğini düşünürken ve Rusya ve Çin bölgesel etki için yarışırken İran, Irak hükümetini ve ülkenin tüm güvenlik kurumlarını kontrol etme ve kendi radikal gündemini Irak’a yayma çabalarıyla ilerliyor.
Tüm bu riskler ışığında ( İŞİD’le mücadelenin sekteye uğrama riski, İran’ın ve desteklediği terörist grupların daha fazla kazanım elde etme riski, rekabet halinde olduğumuz güçlerin Irak’ın bölgesel durumuna ve demokrasisine nüfuz etme riskleri ) eğitim ve maddi desteğe odaklanan küçük ama yetenekli bir gücün sürdürülmesi ABD ve Irak’ın yararınadır…
Yazan : Ben Connable – James Dobbins (RAND)
Yazının Aslı : http://kaanceben.com/2020/06/08/iraktaki-rekabet-abd-askerlerini-cekmeli-mi/