Rusya’yla kurduğumuz ilişkilerin nereye evrilebileceğini görebilmemiz için derinlikli bir tarih felsefesi yapmamız gerekiyor.
Kısa vadede, hatta orta ve uzun vadede yapılabilecekler konuşulmalı. Fakat önce köklü, tutarlı, ayağa yere basan, ülkemizi yönetenlerin önünü açabilecek kalıcı, uzun soluklu bir tarih felsefesi yapmamız şart.
SORUNUN GERİSİNDE İSRAİL VAR!
Oyunları, kuralları İngilizler belirlediler.
İsrail’i bölgeye çıbanbaşı olarak İngilizler yerleştirdiler.
Mayınları İngilizler döşediler.
Sorunlu, şeytanca çizilen sınırları da, “Arap saçı”nı andıran, gerçek nedenleri gizlenen, uzun vadede, sadece İslâm dünyasının kaderini değil, İslâm’ın protestanlaştırılması ve tarihten uzaklaştırılması gibi köklü jeo-stratejik ve teo-politik sorunları da İngilizler belirlediler.
İngilizler, bölgemizin haritalarını ve sorunlarını belirleyerek bölgeden çekildiler.
En az bir kaç asır sürecek sorunlu alanlar ve sorunlu sınırlar bıraktılar.
“Parçala, böl, yönet” stratejisi üzerinden şekillendirdiler her şeyi.
Sorunları da, sınırları da mayınlarla donatıldı.
Şimdi patlıyor bu mayınlar bölgemizin her bir köşesinde.
Osmanlı’nın durdurulması, tarihin akışını değiştirdi. Osmanlı durdurulduktan ya da tarihten çekildikten sonradır ki, Batılı emperyalistler, özelikle de İngilizlerle Fransızlar, Osmanlı coğrafyasını parçaladılar, haritaları yeniden çizdiler, yapay, sahte devletçikler, şeyhlikler, emirlikler, sözün özü, maşa adamlar ve uydu ülkeler icat ettiler.
Her yeri patlamaya hazır bomba hâline getirdiler.
Küresel sistem, özellikle Yahudi gücünün geliştirdiği stratejilerle ve attığı teo-politik atılımlarla bölgenin sadece coğrafî haritalarını değil aynı zamanda, belki de daha önemlisi de hem zihnî, hem kültürel hem de teo-politik haritalarını yeniden çiziyor...
İRAN, RUSYA VE ABD,İSRAİL’İN ÖNÜNÜ AÇIYORLAR!
Türkiye’ye, şimdiye kadar, küresel sistemin özellikle NATO üzerinden kendisine biçilen Batı ittifakının çıkarlarını koruyacak, pekiştirecek ve meşrulaştıracak bir “ileri karakol” rolü biçilmişti; kendisine biçilen rolü oynuyordu.
Bir şekilde bu role itiraz etti Türkiye.
Hatta küresel sisteme meydan okuyacak “iş”ler yaptı. “One minute” çıkışı bunlardan biriydi.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin bizzat halkın direnişiyle püskürtülmesi bir başka örneğiydi. Ve Fırat Kalkanı Harekâtı’yla başlayan askerî müdahale ve meydan okumalar dizisi de son örneğiydi bunun.
Yani bölgenin kuzeyi Rusya ve İran üzerinden, bölgenin güneyi ve bütün Arap dünyası ise ABD, Suudlar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve yine İran tarafından şekillendiriliyor. Düşman kardeşler nasıl da birlikte hareket ediyorlar öyle!
Hepsinin gerisinde de İsrail ve kısmen İngiltere var. Hedefte Türkiye var; Türkiye’nin kuşatılması, durdurulması.Biraz daha açmak gerekirse, ABD’deki Yahudi gücünün desteğiyle bölgeyi ekonomik, stratejik, kültürel ve siyasî olarak silbaştan yeniden dizayn etmeye çalışan İsrail ve İngilizler var.
TÜRKİYE’NİN TEK BAŞINA DİRENİŞİ!
Türkiye bütün bu dayatmalara, neredeyse tek başına müdahale ediyor... Katar var bizi destekleyen güneyde. Katar bize ne katar, deyip geçmeyin. Türkiye’nin Katar’da bulunması hem de askerî bir güçle yer alması, stratejik açıdan değeri yüksek bir girişim: Emperyalistlerin bölgeye ilişkin bütün oyunlarını püskürten ve bölgesel bir oyuncu olarak ülkemizin stratejik gücünü alabildiğine artıran önemli bir stratejik atak bu.
Türkiye’nin Katar’da bulunması, stratejik manevra alanlarını genişletmesine yarıyor.
Bu durum, bizim kuzeydeki stratejik hareket alanlarımızı ve gücümüzü pekiştirmeye de katkıda bulunuyor.
Ve İsrail’i çıldırtıyor.
Çıldırtıyor çünkü İsrail bölgeye sadece kendisinin çeki düzen vermesini ve kendi çıkarlarının öncelikli olarak gözetilmesini istiyor. Buna sadece Türkiye itiraz ediyor.
Rusya’nın bölgedeki varlığı da, İran’ın önünün açılması da, ABD’nin adımları da temelde İsrail’in hem güvenliğini garanti etmeyi hem de önünü açmayı, bölgeye nihâî olarak hâkim olmasını sağlamayı amaçlıyor.
Rusya sırtını İsrail’e dayıyor.
ABD, İsrail için bölgeye yerleşiyor.
İran, İsrail’le danışıklı-dövüş oyunu oynadığı için, sürekli mağdur konumuna sürüklenerek alabildiğine önü açılıyor İran’ın ve bu nedenle bütün Arabistan Yarımadası’na enlemesine ve boylamasına yerleştiriliyor!
Türkiye, bölgedeki gelişmeleri dikkatli ve derinlemesine okuyamazsa, İdlib kördüğümünden de, Suriye kördüğümünden de çıkamaz.
Vesselâm.