Uygur Akademisi Başkanı Prof. Dr. Alimcan İnayet yönetiminde hazırlanan rapoda, Uygur Türklerinden Akademisyen, Memet Tohti Atawulla, M. Tanrıkut, Nureddin İzbasar ve Yalkun Uluyol görev aldı.
''Kültürel Asimilasyon ve Etnik Soykırım'' başlıklı raporda öne çıkan maddeler şunlar oldu:
-Çin hükümeti mevcut tarih tezinde Doğu Türkistan’ı ezelden beri Çin’in bir parçası olarak göstermektedir. Ancak Çinliler onlarca nükleer denemeyi Doğu Türkistan’da yaparak doğaya geri dönüşümü mümkün olmayan zararları verirken bölgede çok sayıda insan sağlığını kaybetmiştir. Sanayi üretimi ve doğal zenginliklerinin işletilmesinde de Doğu Türkistanhunharca gasp ederek, bölgeyi sanayi çöplüğüne dönüştürmüştür. Yayla ve ormanlık alanlarından tarım alanlarına kadar ekonomik gelir dışında herhangi bir kaygıları olmamıştır.
-Doğaya zarar verilecek her ne varsa onu Doğu Türkistan topraklarında yaparak bölgenin açık bir şekilde kendileri için sömürü ve deney alanı olduğunu belli etmiştir.
-Doğu Türkistan’ın tarihini ve kültürünü her yönden araştırarak bölgeyi kalıcı Çin toprağı yapmak ve Çinlileştirmek için 1949 senesinden buyana hiç durmadan sistematik çaba içine girmiştir. Ülkesinin zayıf, fakir olduğu dönemlerde biraz daha yumuşak söylemlerle idare etmeye çalışırken güç kazandıkça daha sert, daha baskıcı ve ayrıştırıcı uygulamalara başlamıştır.
-Doğu Türkistan’ı dünyadan izole ederek bütün çevre ülkeleri kıskaç altına almıştır.
-Türk-İslam dünyası ile olan bütün tarihi bağlarını koparmak isteyen ÇKP, Uygur Türklerinin yazı kültüründen, düşünce ve fikir yapısına kadar müdahale etmektedir.
-Uygur Türklerine yapay bir etnik kimlik benimseterek psikolojik olarak yalnızlaştırmaya ve tarihsel zihinlerini sığlaştırmaya çalışmıştır.
-Çinlilerin yaşadığı bölgeler ile yerli Türk halklarının yaşadığı bölgeler arasındaki fark çıplak gözle görülebilir düzeydedir ki, sosyal eşitsizlik ve milli ayrımcılık her adımda göze çarpacaktır. Türklerin zengin olmasına, dünyaya açılıp ticaret yapmasına kesinlikle izin verilmemiştir. En doğal hakkı olan seyahat özgürlüğünü dahi kısıtlayarak yurt dışı seyahati bir yana Çin’e gittiklerinde bile otellere alınmamaktadır.
-Doğum kontrolü yasası ile yıllardır Türklere adı konmamış soykırım uygularken etnik Han Çinlilerinin bölgeyi istila etmesi için devletin tüm imkanlarını kullanmıştır.
-Doğu Türkistanlıların barışseverliğinden, insani duygularından dolayı verdikleri bütün tavizleri istismar ederek son yıllarda en hassas noktaları olan aile mahremiyeti ve dini inançlarına kadar tacizde bulunmuştur.
-En az üç milyon Türkü esir kamplarına alarak çağ dışı, insanlık dışı ve yasa dışı devlet terörü uygulamaktadır. Kamplarda işkence, tecavüz, psikolojik şiddet, tıbbi deney, zorla çalıştırma, organ hırsızlığı ve dahi adını bilmediğimiz her türlü muameleyi Türklere reva görmektedir.
-Kendi anayasası başta olmak üzere uluslararası kanunları ve anlaşmaları çiğneyerek XXI. Yüzyılın en büyük suçunu işlemektedir.
-Doğu Türkistan’ın milli kültürünü ve onun en önemli simgeleri olan mimarı yapılarını, tarihi cami ve medreselerini, büyük devlet adamlarının türbelerini ve hatta köy evlerini yıkmakta hatta mezarlıkları bile ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
-Tarih boyunca Türk kültürünün en önemli merkezinden biri olan Doğu Türkistan’da Türkler istenmemektedir. Bu insanlık suçu birçok insanın yüreğini dağlarken hükümetler ve devletler adeta üç maymun oynamaktadır. Toplama kamplarıyla ilgili çok sayıda bilimsel yayın yayınlanmasına rağmen hem BM’den hem İslam İş Birliği Teşkilatı’ndan ya da Türk Konseyi’nden herhangi bir ses çıkmamaktadır. Modern çağın en büyük sömürge ülkesi olmak için çabalayan Çin yönetiminin yumuşak ipekleri ve tatlı sözleri tüm dünyayı dilsiz şeytana dönüştürmüştür.
-Doğu Türkistanlılar tarih boyunca Çin’e direnmişlerdir, direnmeye devam edeceklerdir. Dini bir, dili bir kardeş ve soydaşlarından destek ve yardım beklemektedirler.