Esas dayanağı ordu olan rejim, devlet başkanının ve ordunun çıkarlarını koruma odaklı çevrenin desteğiyle ayakta durmaya çalıştı.
28 Şubat 1922’deki bağımsızlık ilanından sonra Mısır, Temmuz 1952’deki Hür Subaylar darbesine kadar, büyük ölçüde Osmanlı devrinde yetişen krallar ve devlet adamlarıyla İngiltere’nin gölgesi altında yönetildi. 18 Haziran 1953’te cumhuriyet ilan edilmesine rağmen, başa geçen hükümetler gerçek anlamda demokratik bir yönetimi benimseyecek kadar özgüvenli değildi. Bu süreçte iktidara gelen Cemal Abdünnasır ve Enver Sedat gibi Hüsnü Mübarek de otoriter ve baskıcı bir yönetim anlayışına sahipti. Siyasi partilerin faaliyeti serbest bırakıldığında bile, iktidarın yörüngesinden çıkması engellenen Mısır halkının iradesi, hep ipotek altında kaldı.
Başkanlığa giden yolda Mübarek’in hayat hikayesi
1928 yılında Kahire yakınlarındaki Menufiye’de bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Hüsnü Mübarek 1949’da Askeri Akademi’den, 1950’de Hava Kuvvetleri Akademisi’nden mezun oldu. Kısa bir süre savaş pilotluğunu takiben 1954-61 arasında Hava Kuvvetleri Akademisi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1961-62 eğitim yılında Sovyet Genel Personel Akademisi’nde bulundu. Burada uçuş ve bombardıman teknikleri konusunda ileri seviyede eğitim aldı. 1967-69 arasında Hava Kuvvetleri Akademisi’nin komutanlığını yaptı.
Mısır halkı geçmişe baktığında gurur duyduğu bir tarih görür. Ama bugünü ve geleceğini değerlendirdiğinde umutsuzdur. Mısır halkı, Mübarek rejiminin ve arkasından gelenlerin sorunlarını çözme konusunda yetersiz kaldığını görüyor; bunları kendilerini temsil etmekte yetersiz buluyor.
1969-71 arasında Hava Kuvvetleri personel şefi, ardından 1972’de Hava Kuvvetleri Komutanı oldu. Bu görevi sırasında, 1973 Ekim Savaşı için Mısır ordusunun hazırlıklarına önderlik etti. Arap-İsrail Savaşında Mısır Hava Kuvvetleri’nin savaştaki üstün performansından ötürü 1974 yılında Hava Mareşali rütbesine yükseltildi. Ertesi sene Sedat tarafından başkan yardımcısı olarak atandı. Sedat hayatta olduğu sürece ona büyük bir sadakatle hizmet etti. Siyaset sahnesinde çok fazla tanınmıyordu ve hiçbir zaman Sedat’ın yerine hazırlanan bir kişi izlenimi vermedi. Hatta 30 sene iktidarda kalabileceğini o günlerde kimse tahmin bile edemezdi.