Referans Medya

Taliban-İran İlişkilerinin Dünü ve Bugünü

Taliban ile İran arasındaki ilişkilerin ve tarafların birbirine yaklaşımlarının dünü ve bugünü mercek altına alındı.

30 Ocak 2020 Perşembe 18:38

Taliban-İran İlişkilerinin Dünü ve Bugünü

Mepanews’te yer verilen Selim Demir imzalı araştırma dosyasında Taliban ile İran arasındaki ilişkilerin ve tarafların birbirine yaklaşımlarının dünü ve bugünü mercek altına alınıyor. 

Selim Demir’in bahse konu yazısını ilginize sunuyoruz:

Taliban-İran İlişkilerinin Geçmişi ve Bugünü

İran ve Afganistan gerek tarihi, gerek siyasi, gerekse kültürel olarak adeta iç içe geçmiş iki coğrafya niteliğinde.

Her iki ülkede de birbirinden izlere rastlamak mümkün olduğu gibi, siyasi yönden de bu ülkelerin durumları birbirlerini yakından etkiliyor. 

921 kilometrelik sınır hattında halen karşılıklı etkileşim sürüyor.

İran Afganistan ilişkileri bağlamında tarihte birçok dikkat çekici dönem bulunurken, bunlardan biri de hiç şüphesiz 1996-2001 arasındaki Taliban iktidarı dönemi ve İran-Taliban ilişkileri.

Söz konusu dönemin incelenmesi, bilhassa Afganistan'da Taliban'ın yeniden iktidara gelme olasılığının konuşulduğu bir aşamada, bölgenin geleceğine de ışık tutar nitelikte.

79 devrimi ve Afganistan işgali

Modern dönemde İran'ın Afganistan'a olan etkisi, Şubat 1979 tarihindeki İslam devrimi ve Aralık 1979 tarihindeki Sovyet işgali ekseninde yeni bir boyut kazandı.

Bu tarihin ardından Afganistan'da bugüne dek uzanacak bir savaş çağı başlarken, İran da Afganistan'a en çok müdahil olan yabancı güçler arasında başrol oyuncularından biri oldu1.

Tarihi açıdan Afganistan'da yaşayan Fars kökenli nüfusla ve Taciklerle bağlantısı olan İran, aynı zamanda ülkedeki Şii Hazaralar ile de dini bir etkileşime sahipti. Bu fırsatları oldukça iyi değerlendiren İran, Sovyet-Afgan savaşı döneminde kendisine yakın olan bu gruplara yaptığı yardımlarla, Afganistan'da uzun soluklu varlığının sağlam temellerini attı.

İran'ın bu dönemde destekliği gruplar, 1988 yılında, diğer grupların hükmet girişimine karşı "Tahran Sekizlisi" olarak anılacak ve birleşmeye giderek Hizbi Vahdet'i oluşturacaktı2. Bunlar Sazman-ı Nasr, Afgan Hizbullahı, Afganistan İslam Devrim Muhafızları Ordusu, Afganistan İslami Hareketi, Şura-i İnkılab-i İttifak-i İslami, İslami Devrim Hareketi, Hizb Raad, İslami Savaşçılar İttihadı oluşumlarıydı.

İran'ın bu yapılara olan desteğinin sonuçları, yoğun olarak ilk kez Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından hissedilmeye başlandı. Afganistan'da Sovyetler Birliği'ni mağlup eden mücahit gruplar arasındaki güç savaşında en büyük eksenlerden biri de İran'ın desteklediği gruplar oldu.

İran'ın doğrudan ve dolaylı olarak desteklediği gruplar, ülkedeki iç çatışmaların aktif taraflarından biri oldu ve Afganistan'ın istikrarsız bir ülke olmasında büyük rol oynadı.

İran destekli gruplar ülkenin siyasi sahnesinde kurmak istedikleri etkinlik paralelindeki talepleriyle, Afganistan'da siyasi bir geçişi zorlaştırdı.

Taliban'ın doğuşu

Afganistan'da mücahit gruplar arasındaki iç savaş dönemi, bu iç savaşı bitirecek olan bir yapıyı da doğuracaktı: Taliban. Afganistan'ın güneyindeki Kandahar ili merkezli bir medrese hareketi olarak doğan Taliban, kısa sürede Afganistan'ın büyük kısmını çatışmasız olarak yahut savaşla kontrol altına aldı. 1994 yılında Kandahar'da ismini duyuran hareket 1996 sonbaharında Afganistan'ın başkenti Kabil'e girdi3.

İran destekli grupların da aralarında olduğu yapıların yaklaşık 8 senelik iç savaşında harabeye dönen Kabil4, bu tarihin ardından Taliban tarafından ilan edilen Afganistan İslam Emirliği'nin siyasi başkenti olacaktı.

Taliban'ın ülkede iç savaşı sürdüren grupları tasfiye etmesiyle beraber, Afganistan'da Taliban karşıtı cephede kalan grupların en büyük destekçisi ise İran oldu.

Taliban ülkedeki egemenliğini kuzey yönünde genişletirken, ülkenin batı sınırını tamamen kontrol altına alarak İran ile komşu oldu. Bu tarihten itibaren İran ile Taliban arasındaki gerginlik giderek arttı.

İlk aşamada bu gerginlik, Taliban ile İran destekli gruplar arasında vuku bulacaktı. Taliban'ın İran tarafından yoğun bir biçimde desteklenen Kuzey İttifakı birliklerine ve Şii Hazara milis gruplara yönelik saldırıları, bu yapıların önemli liderlerini öldürmesi, İran ve Taliban arasındaki gerilimi tırmandıran faktörlerden oldu. Zira İran 1979 yılından bu yana yaptığı yatırımlar paralelinde elde ettiği kazanımları büyük bir hızla kaybetmişti ve bunun bir numaralı müsebbibi ise Taliban'dı.

Taliban'ın gelişim sürecinde ve iktidarı döneminde İran'ın Taliban karşıtı güçlere yönelik askeri desteğinin görünen yüzlerinden biri, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun dış operasyonlarından sorumlu olan Kudüs Gücü ve Kudüs Gücü'nün önde gelen komutanlarından olan Kasım Süleymani'ydi. Süleymani Afganistan'ın kuzeyine yaptığı sayısız ziyaretle burada Taliban karşıtı güçleri organize etti, onlara eğitim verdi ve İran tarafından ayrılan fonları aktardı5,6.

1996 sonrası süreçte Taliban İran destekli güçlere karşı ilerleyişi tansiyonu artırırken, 1998 yılı iki güç arasında savaş söylentilerinin çıktığı bir sene olacaktı.

Buna giden süreç, Taliban'ın Afganistan'da İran destekli en üst düzey isimlerden Hizbi Vahdet lideri Abdul Ali Mezari'yi 1995 yılında öldürmesi7, bunun üzerine Mezar-ı Şerif'te binlerce Taliban savaş esirinin infazıydı8.

Bunun ardından Taliban, Mezar-ı Şerif'e yönelik kapsamlı bir saldırı başlattı. İlin büyük kısmı kontrol altına alındı.

1998 yılında Afganistan'ın kuzeyindeki Mezar-ı Şerif ilinde bulunan İran Konsolosluğu'nun Taliban tarafından basılması ve 11 İranlı diplomatın öldürülmesi, Afganistan ve İran'ın savaşın eşiğine gelmesine sebebiyet verdi9.

İran yüz binlerce askerini doğu sınırına kaydırırken, Taliban da birliklerini İran sınırına sevk edecekti. Ancak İran'ın geri adım atması, böyle bir durumun oluşmasını önledi.

Devam eden yıllarda iki taraf görüşse de10 gergin ilişkiler devam etti. Bu süreçte Taliban ile ülkede İran tarafından desteklenen Şii Hazara nüfusun da ilişkileri olumsuz seyretti.

Afganistan işgali ve İran'ın rolü

İran, Taliban karşıtı düşüncenin dünya kamuoyuna egemen olduğu dönemde ve özellikle 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon saldırılarının sonrasında, bölgede Taliban'a karşı faaliyetlerine devam etti.

Afganistan'a yönelik askeri müdahalenin gündeme geldiği bu dönemde İran, böyle bir müdahalede dünya ülkelerinin işbirliği kurabileceği birkaç bölgesel aktörden biriydi. Bu paralelde İran Afganistan'a yönelik işgali gerçekleştiren ABD öncülüğündeki NATO koalisyonu ile yakın askeri ilişkiler kurdu. İran Taliban'a dair kritik istihbari bilgileri de ABD koalisyonu ile paylaşacaktı11.

Bu ilişkiler kendisini iki noktada açık edecekti.

Bunların ilki işgalin ilk döneminde Afganistan'ın batısındaki Herat şehrinin Taliban'dan ele geçirilmesiydi. İran Devrim Muhafızları bu süreçte büyük rol oynadı.

12 Kasım 2001 tarihinde şehir ABD, İran ve İngiltere'nin ortak hamlesiyle çıkarılan isyan sonucu Kuzey İttifakı tarafından ele geçirildi12.

Şehirde ABD ve İran'ın askeri istihbaratları tarafından sahada organize edilen ayaklanma kısa sürede başarıya ulaştı.

Herat şehrinde isyanı örgütleyen ve Taliban'a karşı Kuzey İttifakına destek sağlayan önemli isimlerden biri de, İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani'ydi13.

Şehrin ele geçirilmesiyle, Taliban saflarında savaşan çok sayıda Arap ve Çeçen yabancı savaşçı da Kuzey İttifakı güçlerince esir alındı14. Bu kişilerin akıbetleri ise bilinmiyor.

İran Devrim Muhafızları'nın eski kıdemli komutanlarından olan, uzun süredir 'Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Sekreterliği' görevini yürüten, İran siyasetinin kıdemli ismi Muhsin Rızai, 2005 yılında verdiği bir röportajda15 Afganistan'daki tecrübeye dair şu ifadeleri kullanacaktı:

"İran'ın destekçileri ve müttefikleri, Afganistan ve Irak'ta Taliban ve Saddam Hüseyin rejimlerinin devrilmesinde önemli rol oynadı ve İran onlara gerekli desteği sundu. Kuzey İttifakı'na danışmanlık yapan Devrim Muhafızları komutanları Kabil'in ele geçirilmesinde kilit rol oynadı. Bunlar şehir savaşında uzman kişilerdi ve İran-Irak savaşında deneyim kazanmışlardı."

İkinci nokta ise, İran'ın Taliban karşıtı siyasetini açıkça ortaya koyacak noktaydı. Bu da İran'ın aleni olarak destek verdiği, eğittiği ve donattığı Kuzey İttifakı güçleri ve ittifaka angaje İran destekli savaş ağalarının, ABD'nin İran işgalinde kara gücü olarak görev almasıydı16 17 18.

İran'ın organize ettiği Kuzey İttifakı güçleri ve savaş ağaları, bunlara ek olarak Şii Hazara milisler, Herat'tan Kunduz'a, Kabil'den Hilmend'e Taliban'a karşı savaştı. Ayrıca El Kaide lideri Usame bin Ladin'i yakalamayı amaçlayan Tora Bora Muharebesi gibi nokta operasyonlarda ABD güçleri İran'ın eğittiği Kuzey İttifakı birlikleriyle birlikte savaştı19.

İşgalin akabinde kurulan hükümette de Kuzey İttifakı'nı teşkil eden kadrolar aktif rol oynadı.

Kabil hükümeti içerisindeki Tacik, Hazara ve Özbek isimlerin kahir ekseriyeti İran bağlantılı isimlerdi. Halen Kabil hükümeti içerisinde genel itibariyle iki ana akım göze çarpıyor. Bunlardan ilki ABD destekli olan ve Batı'da eğitim görmüş, genellikle Peştun asıllı siyasetçiler. Diğeri ise daha çok İran'ın ekseninde ilişkiler geliştiren Tacik, Hazara ve Özbek siyasiler. Bunlar arasında öne çıkan isimler olarak Server Daniş20 ve Abdullah Abdullah'ı21 saymak mümkün.

2001'den günümüze uzanan süreç

2001 yılında ABD müdahalesiyle sona eren Taliban iktidarı, zamanla yeniden organize olarak ABD öncülüğündeki güçlere karşı savaş başlattı.

Söz konusu savaş 2006 yılının ardından şiddetlendi ve Taliban zamanla ülke içerisindeki otoritesini büyük ölçüde yeniden tesis etti.

Bu süreçte her ne kadar İran'dan Taliban'a askeri destek sağlandığı iddia edilse dahi, bunu kanıtlayacak kesin bir delil sunulamadı. Zira Taliban'ın askeri envanterindeki silahlar genellikle iptidai vasıtalardan ibaretti.

Afganistan'da 19 senedir devam eden savaşta Taliban tarafından sofistike silah sistemleri kullanılmadı, savaş oldukça basit enstrümanlarla sürdürüldü. Güdümlü tanksavar ve uçaksavar füzeleri yahut gelişmiş patlayıcılar gibi dengeleri değiştirecek herhangi bir savaş sahasına giriş yaptığına dair bir bilgi bulunmuyor.

Bu kapsamda da İran'ın Taliban'a silah desteği sağladığına dair iddialar doğrudan bir kanıttan da, mantıki bir ispattan da mahrum durumda. Zaman zaman İran yapımı silahlar ABD destekli güçlerce Taliban'dan ele geçirilse de, bunların İran'ın diğer gruplara sağladığı silahlar olduğu tahmin ediliyor. Taliban'ın askeri envanterinin büyük kısmını ise ABD destekli güçlerden ele geçirilen silahlar oluşturuyor22.

Öte yandan İran, 2001'den günümüze Afganistan'da kendisine yakın savaş ağalarını ve Şii Hazara milisleri desteklemeye devam etti. Bu desteğin boyutu 2011 yılında başlayan Suriye savaşının ardından netlik kazandı. İran'ın Afganistan kökenli Şii Hazaralardan müteşekkil Fatımiyyun Tugayı23, savaşta büyük rol oynadı. Bunlardan bir kısmı da Afganistan'a geri dönerek faaliyetlerini sürdürdü.

Aynı zamanda Taliban, İran destekli Şii Hazara milis güçlerin kontrolündeki bölgelere girdiğinde24, İran destekli sosyal medya hesaplarından ciddi bir medya kampanyası başlatıldı25 26.

2018 yılının Kasım ayında Afganistan'ın Gazni ilinin Malistan ve Caguri bölgelerinde İran destekli yerel milis yapılanmalara karşı Taliban ilerlerken, İran merkezli sosyal medya hesaplarının çalışmaları dikkat çekti.

2001 yılının sonrasında İran'ın ve İran destekli yapıların gerek siyasi, gerek askeri, gerekse enformatik yönden Taliban karşıtı kampanyalara giriştiğini söylemek mümkün.

Taliban'ın İran ziyaretleri

ABD ile Taliban arasındaki diplomatik sürecin 2018 yılı Ekim ayında ilerlemesiyle Taliban bölge ülkeleriyle daha sık görüşmeye başladı.

Bunlar arasında İran da vardı.

Taliban birçok kez İran'ı ziyaret ederken, bu ziyaretler İran'a müzahir odaklarca amacından farklı gösteilmeye çalışılsa da, bu ziyaretlerde ülkedeki Afganların durumunun ele alındığı belirtildi27 28.

Taliban'ın ziyaretleri Özbekistan, Çin, Pakistan, Rusya gibi diğer bölge ülkelerine yönelik siyasi ziyaretlerden daha farklı bir anlama sahip olmadığı diplomatik kanallarca dillendirildi. Buna ek olarak görüşmelerin, Afganistan sahnesinde ikili bir işbirliğinin olduğu doğrultusunda herhangi bir yansıması olmadı.

ABD'nin Kasım Süleymani'yi öldürmesi sonrası Taliban'ın taziye yayınladığına29, İran'ın Taliban'a destek sağladığına ve güdümlü uçaksavar füzesi vereceğine30 yönelik iddialar ortaya atılsa da, bu iddiaları doğrulayacak herhangi bir argüman da sunulmadı.

Bu doğrultuda İran'ın ve İran'a müzahir odakların, özellikle Kasım Süleymani'nin ölümü sonrası İran'ın ABD'ye istenen misillemeyi yapamaması sebebiyle, Taliban gibi güçlerce ABD'ye yapılan saldırıları kendilerine devşirme çabası dikkat çekici.

Dini ayrılık

Tüm bunlara ek olarak Taliban'ın Diyobendi medrese kültürüne dayanan bir Hanefi anlayışı olduğu bilinen bir gerçek. İran'da ise 1979 yılından bu yana Şiiliğin Oniki İmamcılık ekolü siyasi ve dini yönden hakim durumda. Her iki taraf da kendi dini anlayışlarına sosyal, siyasi ve fikri olarak kökten bir biçimde bağlılık göstermekte.

Bu paralelde dini ve fikri anlayışları gereği "doğal düşman" olarak görülecek iki yapının ABD karşısında "doğal bir müttefik" olması da oldukça isabetsiz bir yorum olacaktır.

Facebook'la Yorumla

BENZER HABERLER