SURİYE'DE BU DURUMA NASIL DÜŞTÜK ?
15 Şubat 2020 Cumartesi 03:09
Sonunda verilmesi gereken cevabı en başta vereyim;
Türkiye doğru adımları atarsa ,İdlib'de Suriye'de düştüğü sarmaldan kurtulur. Bu sarmaldan kurtulmak için öncelikle bu duruma nasıl ve niçin düştüğümüzü bilmemiz gerekiyor. Hastalığa doğru teşhis konulursa tedavide doğru yapılır. İlk önce Suriye Türkiye açısından neden önemlidir , bunun bilinmesi ve anlaşılması gerekir . Çünkü kamuoyunda en fazla kafa karıştıran konuların başında bu gelmektedir .
Tarih boyu Suriye ve Türkiye'nin kaderi aynı olmuştur. Sınır boyları karşılıklı akrabadır . Hatta aşiretler Ortadoğu nun her yerine dağılmış, akraba topluluklarıdır. Halep sancak iken; Gaziantep , Mersin ve Haleb'e bağlı köy kasaba durumunda idi. Bu İki ülke yapay sınırlarla bölünmüştür.
Suriye Türkiye için ne tehlike arz ediyor.
Ortadogu, Mısır'dan Filistin'e oradan Anadolu topraklarına kadar, tarih boyu dinler savaşının merkezinde yer almıştır. Sürekli el değiştirsede Sonunda kazananlar ekseriyetle müslümanlar olmuştur. Bu coğrafya dinler açısından da önemli bir yere sahiptir. Ayrıca coğrafi ve jeopolitik açıdanda önemlidir .
Tarih boyu ulus devletlerin, bu topraklara düşmanlıkları atalarımız ile ve din ile olan savaşlarından kaynaklanmaktadır.
Bugünkü Anadolu toprakları güçlü olursa ve eski haline dönerse dünyayı sömürenler, rahat olamayacağından bu toprakların bölünmesini parçalanmasını ve yok edilmesini istemektedirler.
Coğrafyayı toparlayacak en güçlü yapı, kadim geçmişiyle Türkiye'dir .
Türkiye'nin aslına dönmesinden rahatsız olanlar, Suriye'nin parçalanması ile birlikte modern Haçlı ordularıyla Türkiye'yi tarihin tozlu sayfalarına gömmek istemektedirler . Bunun icin içerde ve dışarda bir çok haini kukla olarak kullanmaktadırlar . Yani Suriye'de olmamız, geleceğimiz ve oyunun bozulması için önemlidir.
Olayı daha iyi anlayabilmek için kısa kısa tahlil yapalım.
Suriye'de savaş süreci nasıl başladı?
Suriye halkı Baba Esed dahil yöneticilerden çok işgence gördü ve çok acı çekerek Katliamlara maruz kaldı. Baskının sebebi ,azınlık Nusayri rejimin çoğunluğa baskı kurarak yönetmek istemesidir.
Halkın ekseri çoğunluğu ,Esed yönetiminin degişmesini istiyordu ama Esed'in İran'la birlikte halka cevabı sert olmuştu . Rejim Halkın haklı isteklerine işgence ve öldürme ile karşılık verdi .
Suriye'li muhalifler terörist mi? Halk Esed rejimine karşı niçin silaha başvurdu?
Rejimden özgür bir yaşam isteyen ve halka uygulanan baskının azaltılması için mücadele eden halk gösteriler yapmaya başladı . Gösteri yapan halkın binlercesinin rejim ve iranlı milisler tarafından öldürülmesi işkenceye maruz kalması üzerine gösterilerden yaklaşık yedi ay sonra Suriye'li muhalifler silahlı mücadeleye gecti.
Ordudan ayrılan subaylar Özgür Suriye Ordusu'nu kurdu. Halk mahalli olarak direniş gurublarını oluşturdu.
Bunun üzerine israil, Amerika, Rusya ve Ortadoğu daki kuklalarını kullanarak düzgün ve halkın yanında olan liderleri tesbit ederek imha ettiler. İmha edilen liderler ve guruplar yerine, kendi yetiştirmeleri , beslemeleri olan sahte sözde direniş guruplarını, terör gurupları olarak eğitti ve sahaya sürdüler .
Bunların en belirginleri Pyd / Pkk İşid idi.
Suriye'li muhalif guruplar Esed rejiminden; toprak ve nüfus kazandıkça , Batı'ya ve Esed'e hizmet eden sahte guruplar direnişçilere suikastlar düzenledir . Bulundukları yerlerde fitne çıkartarak gerçek direniş guruplarının, bölgede barınmasını engellediler. Sahayı uluslararası müdahaleye açık hale getirdiler .
Algı ile oynayarak iyi ve kötüyü birbirine karıştırdılar.
Suriye'deki sorunlar niçin doğru tahlil edilemedi?
Savaşın ilk yıllarında Türkiye, 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' anlayışı ile yönetilirken ;
Bu prensip kaldırılarak uluslararası areneda söz sahibi olmak için atılımlar yapılmaya başlandı . Arap baharında, halkların hızlı ilerlemesi batının farklı senaryolara hazır olması ve pozisyon alması Türkiye'nin de belli bir stretejisinin olmaması, farklı senaryolara çalışmaması , yerel kaynaklarla insanlarla irtibatın tam olmaması , hasebiyle yanlış hareketler yaptı ve yanlış kararlar aldı.
Dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Suriye topraklarının her karışını biliyoruz, sokak sokak ,anlık haber alıyoruz demesinin, sahada bir karşı yoktu.
Türkiye'nin Suriye'de yaptığı hatalar neler di ?
Ahmet Davutoğu'nun bırakın Suriye'den haberdar olmasını atadığı ekipten dahi haberi yoktu. Davutoğlu'nun Suriye ile alakalı atadığı ekib ülkeyi de Suriyeyi'de felakete sürükledi.
Bir kısmının yeri degişse de karar alma mekanizmasındakilerin bir kısmı 15 Temmuzdan sonra dahi koltuğunu korudular .
Suriyede belkide başlangıç hatamız Ortadoğu halkını tanıyan istek ve taleblerini bilen bir yönetici heyeti oluşturulamamasıydı.
Sahadaki Bürokratik Tekel Büyük Hataydı
Komple Suriye Sahası tek bir şahsın tekeline terk edildi.
Kontrol ve geri bildirim sisteminin uygulanmaması yüzünden yöneticilerin bir kısmı Natoya bir kısmı Dahlana bir kısmı İran'a bir kısmı esede çalıştı ama bu mağlubiyetin hesabı kimseye sorulmadı . Fatura sahadaki az sayıdaki gariban direnişcilere kesildi.
Suriye'de İç Göç ve Dış Göç
Suriye yaklaşık 22 milyon nüfusa sahipken Esedin destekci sayısı 4 milyonu hiç geçmedi
Rejime karşı gelenlerin öldürülmeleri yada göçe zorlanmaları bu savaşın örtülü ancak ana stratejisiydi. Suriye nüfusunun azaltılması ve Suriye topraklarının bu denli insansızlaştırılmasından başlıca istifa eden ülke ise şüphesiz İsrail oldu. Bu noktada işlenen/ işlenecek suçun önemi yoktu.
Esed ve İranlı milisler yakaladıkları insanları tecavüz ve işkencelerle öldürdüler. Kimisini Muhasaraya alıp aç bıraktılar, ilaçsız bıraktılar.
Kimisinin üzerine bomba yağdırdılar okularını, fırınlarını, hastanelerini vurdurdular evlerinden sürgün ettiler.
Müthiş Bir Algı Faaliyeti Yürütüldü
Öncelikle Suriyelilerin o topraklardan çıkartılması bir kurtuluş formülü olarak uluslararası camiaya kabul ettirildi.
Hiç kimse işin hukuki, insani boyutuyla ilgilenmedi. Eğitim, sağlık, barınma ve temel ihtiyaçlara ulaşma, su, gıda gibi hayati ihtiyaçları uluslararası yasalarla korunuyor olmasına bu insanlar mahrum edildi.
En temel hakları bile hiçe sayıldı uluslararası hukuk harekete geçmedi, insanlığa karşı alenen işlenen bunca suça karşı bir tek dava bile açılmadı.
Binlerce Belde Niçin Esed'e Teslim Edildi ?
Çeşitli anlaşmalarla Halep, Guta, Yermük, Humus, Dera, Hama, boşaltıldı.
Kasiyun, Hama, Halep, Humus ve Bayır Bucak olağanüstü bombalandı.
Türkiye ile yapılan anlaşmalarda idlib ve civarına getirilenlerin buralarda barış içerisinde yaşayacaģı söylenerek insanlar ata topraklarından söküldü, idlib ve civarına getirildi.
Cephe Geneli Fitne Ateşi Hiç Sönmedi
Genelde Suriye son kertede ise İdlib'te savaşan gruplar arasında hep fitne hüküm sürdü. Muhasara bölgelerinden getirilen insanlar 'siz az teröristiniz yada ihanet ettiniz vs ithamlarla aşağılandı. İdlibli yerel gruplarla çatışma zemini oluşturuldu. Muhalifler birbirleriyle çarpıştırıldılar. Bu şekilde muhaliflerin birleşmeleri engellendi. Bunu yapanlar yabancı mihraklar değil içimizdeki hainlerdi.
Suriye Türkmen Meclisi Farklı Odaklara Hizmet Ediyor
Bu süreçte belki en ilginç gelişmelerden biri, Dahlan ekibi ve Esed rejiminin önce Suriye Türkmen meclisini ele geçirmesi oldu. Buna paralel olarak içimizde ki hain odaklar eliyle Suriye muhaliflerinin Geçici Hükümeti tamamen işlevsizleştirildi.
İdlib'te İhanet Planı İşliyor
Rusya planı, İran ve Esed'in iştiraki ile uygulamaya konuldu. Son kale idlib ve çevresinin burada teröristler var bahanesi ile yakılmasının zemini oluşturuldu.
Türkiye'ye baskı kurarak bölgedeki ağır silahları geri çektirdiler. Muhalif gurupların içine attıkları fitnelerle çatışmalarını sağladılar. Bununla birlikte mahalli olan gurupların fitneden uzak durmak icin silah bırakmasına sebep oldular. Bu sahada daha moral bozukluğuna sebep oldu. Muhaliflere Türkiye'nin Suriye'yi Esed ve Rusyaya bıraktığı algısı işlenerek direnişin cephesi moral olarak çökertildi. Binlerce genç direnişi terk etti.
Türkiye kamuoyuna da İdlib'te teröristler var algısını işlemeyi sürdürdüler ve bölgeye yardımları azalttılar. bölgeye yardım edenlerin isimlerini terörle anarak ceza almasını sağladılar . İdlib ve Haleb kırsalına yardım ekiblerinin girmesini engellediler. Bu şekilde İdlib ve Haleb kırsalından sağlıklı haber alınması engellendi. Türkiye' ye ustaca kendi içerisinde ki mihraklar eliyle kurbağa testi uygulandı.
Önümüze 2 Seçenek Kondu
Gelinen noktada bizi 2 seçeneğe mahkum etmeye çalışıyorlar. Ya Suriye'deki muhaliflerin elindeki silahları almak için savaş, ya da yeni göç dalgalarıyla boğuş.
Her iki halde de Türkiye büyük kaosa sürüklenecek.
Türkiye silah bıraktırsa tüm muhalifleri terörist gören Rusya, İran ve Esed bu sefer muhaliflerin kendilerine teslimini isteyecek. İdlib düşer buradan gruplar Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı veya Barış Pınarı bölgelerine saldırırsa tereddütsüz oralara saldıracaklar.
Türkiye'ye alsa doğrudan Türkiye'yi hedef almaktan çekinmeyecekler.
Her halükarda plan Türkiye'nin zararlı çıkacağı sonuçlara endeksli işletiliyor. Nihai hedef ise savaşı Türkiye ye taşımak.
İdlib'te ve Suriye'de Türkiye ne yapmalı ki süreç Türkiye'nin lehine evrildin, insanlar evlerine dönebilsin.
Çözüm siyasi mi askeri mi olmalı.
Bunun cevabını aramalı ve bulmalıyız....