İdlib için harekete geçin çağrısı
Muhaliflerden Dünya Sağlık Örgütü’ne İdlib için harekete geçme çağrısı
15 Nisan 2020 Çarşamba 22:15
Suriye’de muhaliflerin oluşturduğu Müzakere Yüksek Heyeti, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO), geçtiğimiz Aralık ayından bu yana düzenlenen hava saldırıları sonrasında sağlık tesislerinin çoğunun kullanılamaz hale gelmesi sebebiyle mümkün olan en kısa sürede sorumluluklarını üstlenmesi ve Sağlık Bakanlığı ile sivil toplum örgütlerinin çabalarını desteklemesi çağrısında bulundu.
Müzakere Yüksek Heyeti’nin çağrısı, bölgede yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını risklerinin en aza indirilmesi için koruyucu sağlık önlemlerinin alınması amacı kapsamında geldi. Bölgede hala şehir ve köylerinin ne durumda olduğunu bilmediklerinden dolayı geri dönemeyen yerinden olmuş yaklaşık 940 bin kişi bulunuyor.
Muhaliflerin oluşturduğu Müzakere Yüksek Heyeti Başkanı Hadi el-Bahra, Suriye halkı için en büyük kaybın sağlık personelinin yaklaşık yüzde 70’inin ülkeden ayrılması olduğunu söyledi. Bahra, nüfus yoğunluğun fazla olmasıyla birlikte sakinlerinin kötü koşullar içerisinde yaşadığı İdlib bölgesinde salgının görülmesi durumunda bir sağlık felaketinin yaşanabileceği yönünde endişesini dile getirdi.
Bahra, İdlib de dahil olmak üzere Suriye’nin kuzeybatısında bugüne dek herhangi bir virüs vakası tespit edilmediğini kaydederek, şüphelenilen bütün vakaların laboratuvar testlerinin negatif çıktığını söyledi. Fakat sağlık merkezlerindeki imkanların oldukça kıt olduğu göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki durumun oldukça ciddi olduğunun da altını çizdi.
Rusya ile Türkiye arasında imzalanan protokolün ardından bölgedeki güvenlik durumunun nispeten iyileştiğini ifade eden el-Bahra, “Bu protokolden sonra yaklaşık 32 bin kişi evine geri döndü. Fakat bölgede hala şehir ve köylerinin ne durumda olduğunu bilmediklerinden dolayı geri dönemeyen yaklaşık 940 bin kişi bulunuyor. Bu kişiler, rejim kontrolü altındaki bölgelere dönmeyi kabul etmiyorlar. Yaşanan en büyük trajedilerden bir diğeri de rejimin gizli ve kayıt dışı gözaltı merkezlerindeki tutukluların koşullarıdır” dedi.
Diğer taraftan tutuklanan ve zorla kaçırılan yaklaşık 200 bin kişinin insanlık dışı koşullarda yaşadığını belirten el-Bahra, cezaevlerinin çok fazla kalabalık oluşu ve koşulların kötü olması dolayısıyla herhangi bir koronavirüs vakası durumunda bir felaketin yaşanacağını dile getirdi. Ayrıca rejimin bu koşullardan yararlanarak tutukluları kasten ölüme terkedilebileceğine dair duyduğu kaygıyı ifade etti.
Devletleri, insan hakları örgütlerini ve Birleşmiş Milletleri (BM) masum tutukluları serbest bırakması için rejim üzerindeki baskılarını yoğunlaştırmaya çağıran el-Bahra, “Öncelikle çocukların, kadınların, yaşlıların ve tedaviye ihtiyaç duyan hastaların serbest bırakılması gerekiyor. Lübnan cezaevlerindeki Suriyelilerin durumu hakkında da endişe verici raporlar alıyoruz. Bu cezaevlerinde yaşananların farkındayız. Bunlar arasında binden fazla Suriyelinin yargılanmayı beklediği Roumieh Cezaevi de bulunuyor. Buradaki tutukluluk koşulları oldukça sağlıksız ve koruyucu önlemler neredeyse yok gibi. Lübnan hükümetine ve parlamentoya, yürürlükteki yasaların affına izin verdiği tüm mahkumlar için genel bir af yasası çıkarması çağrısında bulunuyoruz” dedi.
Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ofisi ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) tarafından yayınlanan iki rapora dikkat çeken el-Bahra, raporların ilkinde tıbbi tesislerin rejim tarafından kasıtlı olarak hedef alındığının açıkça ortaya konulduğunu, diğer raporda ise rejimin 2249 ve 2118 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiğinin kanıtlandığını söyledi.
2118 sayılı kararın 21. maddesinde açıkça ‘kararın ihlali durumunda sorumlulardan hesap sorulması ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 7. maddesi uyarınca gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinin’ belirtildiğini söyleyen el-Bahra, “Dünyanın artık bu savaş suçunu göz ardı edecek bir mazereti yok. Kimyasal silah kullanımı aralarında çocukların ve kadınlarında bulunduğu yüzlerce savunmasız sivilin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Uluslararası toplumun yasaklı kimyasal silah kullanımını göz ardı etmesi, bu silahların daha fazla devlet tarafından kullanılmasına yol açacak bir emsal teşkil edecektir” dedi.