Filistin halkı Suudi Arabistan trollerinin hit listesinde
Artık sonuna yaklaştığımız Mübarek Ramazan ayı genellikle Müslüman ve Arap dünyasında kendi kendini temizleme, merhamet, dayanışma ve birlik için bir fırsat olarak değerlendirilir.
21 Mayıs 2020 Perşembe 23:49
Referans Medya [Tercüme : Kaan Çeben]
Ancak bu yıl, Suudi Arabistan için Filistin halkına karşı bölünme tohumları ekmek ve İsrail'i meşrulaştırmaya çalışmak için bir fırsat haline geldi.
Bu sıkıntılı durum, Suudi Krallığının MBC kanalında yayınlanan "Exit 7" adlı popüler bir Suudi Ramazan dizisi ile başladı. İkinci bölümde, İsrail ile ekonomik ilişkilerin normalleşmesi gerektiğini bildiren ve Filistinlileri Suudi Arabistan'a düşman olmakla ve Suudi Arabistan’ın bu zamana kadarki tüm desteğine rağmen nankörce davranarak "gerçek düşman" olarak gösteren bir tartışmanın yaşandığı sahneler vardı.
Eşzamanlı olarak, Suudi twitter trolleri ve botları #FilistinIsNotMyCause (Filistin benim sorunum değil) hashtagini internette dolaştırmaya başladı, Filistinlileri topraklarını İsrail'e satmakla ve Suudi Arabistan'dan nefret eden kişiler yetiştirmekle suçladı…
Bu trend hashtag, İsrail lobicileri tarafından Körfez ve İsrail arasında, bireysel twitter kullanıcılarının doğal görüşlerinden ziyade organize ve merkezi bir kampanyaya işaret eden bir yakınlaşma işareti olarak övgüyle karşılandı.
Kısa bir süre sonra da, Suudi Arabistan’ın en çok okunan gazetesi olan Okaz’da “Palestinians: A Sea of Hatred that Does not Run Out!” (Filistinliler: Kaçmayan bir nefret denizi) isimli bir makale yayınlandı. Makaleyi kaleme alan kişi Suud rejimine yaltaklık eden yazarlardan biriydi ve sürekli olarak Filistin ile ilgili alışılmış rutin/klişe hatalı yorumlar yapıyordu.
Stockholm merkezli bir insan hakları örgütü olan Skyline, geçen Salı günü Suudi Arabistan'ın Filistinlilere yönelik nefret söyleminin etkileri hakkında bir uyarı yaptı. Açıklamada, Ramazan'ın başından beri Suudi Arabistan'da ayrımcı ve nefret olayları yaşayan düzinelerce Filistinli vaka belgelendi.
Suudi Arabistan'da büyüyen Filistin karşıtı söylem, yalnızca (İsrail ile) normalleşme yanlısı söylemin yükselmesine izin verildiği korkunç bir tablo çizerken, halkın malum Filistin yanlısı duygularının sistematik ve caydırıcı olarak bastırıldığı belirtiliyor.
Gazeteci Malha Abdullah gibi Suudi rejiminin sadık kulları, yazdıkları yazıları için hükümetten "teşvik, hediyeler ve ödüller" almakla açıkça övünürken, Suudi muhalifler ve İsrail ile normalleşmeye karşıt olan aktivistler, konuşma özgürlüklerine hiçbir ödül, hoşgörü ve hatta en azından saygı bile göremediklerinden şikayetçiler…
Son iki yıl boyunca Suudi rejimi, Nasima al-Sadah ve Nuha al-Balwa gibi kadın aktivistler de dahil olmak üzere İsrail'i veya normalleşmeyi eleştirmeye çalışan düzinelerce aktivisti tutukladı ve gözaltına aldı. Geçen yıl ise Suudi hükümeti daha da ileri gitti ve Hamas'la ilişki kurmak suçlamasıyla 60 Filistinliyi tutuklandı.
Bu propoganda çabaları, Trump başkan olduğundan bu yana, Suudi rejiminin Washington ve Tel-Aviv arasında gel git yaparak İsrail’in açık bir müttefiki olduklarına Başkan Trump’ı inandırmak, ve tüm bunların bedelini Filistinlilere ödetmeye çalışmak eylemlerinin delilleridir.
Bu, en açık şekilde, Suudi Arabistan'ın yönettiği gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra, Krallığın fiili hükümdarı Prens Muhammed bin Salman'ın tahtını güvence altına almak için İsrail'in Netanyahu'suna dönüştüğü zaman ortaya çıktı.
Suudilerin, Filistinlilerin eleştirilerini gerçek kamuoyu olarak gizleme ve bir çerçeve içine alma çabaları, normalleşmenin önünü açmak için tasarlanmış ucuz bir dublörlük hareketidir, ancak yeni bir teknik değildir.
Kaşıkçıya yakın bir kaynak, Washington Post’ta, katledilen gazeticinin elektronik sinekler olarak bilinen bir trol ordusuyla savaşırken öldüğünü belirtti. Bu elektronik sinek ordusu, Suudi rejiminin halkın rızasını kazanabilmek, propoganda yapabilmek ve söylemleri tahrif edip muhalifleri tehdit edebilmek için silah olarak kullandığı bir trol ordusudur.
İsrail ile yatak arkadaşlığı yapan Kral Selman, Filistinliler için ancak içi boş bir dayanışma retoriği sunabiliyor. Filistinlilerle, onların çıkarlarına göre hareket etmek yerine, İsrail ve ABD’yi kullanarak kendi tahtı için meşruiyet arayan bir yönetici olmaktan öte gidemiyor.
Petrol fiyatları çöktükçe yaşanan ekonomik yavaşlamadan 2030 ekonomik vizyonundaki düşüşe, NEOM akıllı şehir projesi için herhangi bir somut sonuç gösterememe durumundan, Yemen'e yapılan müdahaleye rağmen başarısız olan savaşa kadar, Suudi Arabistan şu anda vatandaşları üzerinde önemli bir etkisi olması muhtemel birçok krizi aynı anda yaşıyor.
Bununla birlikte, tüm bunlara rağmen, krallık, halkının refahına yatırım yapmak yerine, medya ve twitter ve diğer yollarla Filistin karşıtı bir anlatı hazırlamak için üzücü bir şekilde hala zaman ve kaynak ayırıyor.
Normalleşme yanlısı Arap rejimleri sık sık İsrail-Arap işbirliğinin meyvelerinin kitlelere de olumlu olarak yansıyacağına söz vererek bu eğilimlerini meşrulaştırmaya çalışsalar da, bu sözlerin en iyi ihtimalle birer kurgudan ibaret olduğu her platformda kanıtlandı.
İsrail ve ABD ile daha yakın ilişkiler kurmak için Filistinlileri günah keçisi olarak kullanmak, kesinlikle Arap halkının çıkarlarına değil, baskıcı ve otoriter yöneticilerin sultalarının devamına hizmet ediyor.
Filistin meselesine adil bir çözüm sağlamak, her türlü bölgesel entegrasyon için bir önkoşul olmalıdır. Arap rejimleri İsrail'e ne kadar çok yaklaşırlarsa, halklarının öfkesi de o kadar artacaktır.
Muhammad Shehada
Yazının Orjinali : https://english.alaraby.co.uk/english/Comment/2020/5/8/Palestinians-are-next-on-