Afrikalı genç Uygur ailenin yok edilişine tanıklık etti
Eğitim amacıyla Çin’e giden Afrikalı bir genç online İngilizce ders verdiği talebesi Arzu’nun ve ailesinin başına gelen felakete tanıklık etti.
01 Temmuz 2020 Çarşamba 22:18
Referans Medya
Afrikalı John İngilizce öğrencisi Arzu’nun önce annesinin vefat ettiğini sonra babasının toplama kampına gönderildiğini ancak oraya dayanamayarak hayatını kaybettiğini söyledi. Arzu’nun erkek kardeşi ve kız kardeşinin eşinin alınıp götürüldüğünü ve bu genç kızın köleleştirildiğini anlatan John, Arzu’yu en son gördüğünde onun açlıktan ölmek üzere olduğunu belirtti.
Yaşadıklarını Uygur Hareketi ekibine tüm ayrıntıları ile anlatan John, Arzu ve ailesinin başına gelenler karşısında elinden bir şey gelememesinin üzüntüsünü paylaştı. dile getiren John, kendisine yönelik Çinli yetkililerin uyguladığı ayrımcılığa da dikkat çekti.
Afrikalı öğrenci John bu süreçte olanları şöyle özetledi:
Çin’de We Chat üzerinden insanlara online İngilizce dersler vermeye başladım. 2019 yılı şubat ayında Arzu internet üzerinden ders almak istediğini söyledi. Çin’den çıkan Covid-19 virüsünün yaygınlaştığı dönem Arzu bir gün ansızın numaramı telefonundan sildi ve bir süreliğine kendini kaybettirdi. Aradan bir süre geçtikten sonra yeniden ekledi ve beklenmedik bazı hadiselerin yaşandığını ancak detayları anlatamayacağını çünkü yabancılarla konuşursa başının belaya gireceğini söyledi.
Önce annesi sonra babası vefat etti
Arzu ile temasım devam ederken önce annesini kaybetti. Annesinin ölümünden sonra babası toplama kamplarına gönderildi ve kamplardaki zor şartlara dayanamayarak orada hayatını kaybetti. Erkek kardeşi ve kız kardeşi Kaşgar’da yaşıyordu ve böylece Arzu’nun okula gitmesi için ona destek verecek kimsesi kalmamıştı. Arzu artık başına nelerin geleceğini bilemeden yaşamaya başladı. Daha sonra Çin hükümeti tarafından o bölgedeki fabrikalardan birinde köle gibi çalıştırılmaya başladı.
Benim numaramı sakın rehberine kaydetme!
Kendisiyle görüştüğümüz son günlerde Çin polisi kız kardeşinin eşini de tutuklayıp götürdü. Memleketindeki yerel polisler ona da ulaşarak mutlaka geri dönmesi gerektiğini söyledi. Arzu’nun geri dönmekten başka çaresi yok gibiydi. Ertesi gün yola çıkarken bana telefon numarasını verdi ve ‘sakın rehbere ekleme’ diye de uyardı. Eğer bir gün tekrar bu şehre gelirse bu numaradan bana ulaşacağına dair söz verdi ve ayrıldı. Ayrılmadan önce ona kalması ve başka çözüm yolları bulma önerisini yaptım. Ancak Arzu, memleketinde ailesinin başına daha fazla bela gelmemesi için ayrılmak zorunda olduğunu söyleyerek bu teklifi geri çevirdi. Doğu Türkistan’da her yerde kurulu polis noktalarında sürekli yapılan kontroller nedeniyle telefonunda yabancılarla irtibatının tespit edilmemesi için numaramı rehberinden silmişti. Giderken giderken kendisine “Eğer imkanın olursa mutlaka irtibat kur elimden ne geliyorsa yapacağım” diyerek söz verdim. Bu görüşmeden sonra Arzu’dan bir daha haber alamadım. Arzu’nun başına büyük bir tehlikenin gelmiş olabileceğini düşündüm. İnternet üzerinden onu bulup ülkeden çıkarabilmenin yollarını aradım. Hatta oradaki insan hakları savunucularının ofislerine bile gitmeyi dahi düşündüm. Ancak Arzu ve ailesine zarar vermekten korktuğum için bunu yapmadım.’’
Keşke gitmesine izin vermeseydim
Arzu ayrıldıktan sonra John, büyük bir pişmanlık yaşadığını belirten John, “O’nun gitmesine izin verdiğim için büyük suçluluk duyuyorum. Keşke imkânım olsa da durdurabilseydim. O’nun yeniden özgür olabilmesi için ne yapılması gerekiyorsa hazırım. Eğer O’nu kurtarabilecek bir fırsat çıkarsa başıma büyük problemlerin açılmasına bile razıyım. Arzu’nun yaşadıklarını dünyaya anlatmayı ve O’nun sesi olmayı çok istiyorum.”
Farklı platformlarda görüntü ve yazılı paylaşımlarla yaşadıklarını paylaşan Afrikalı genç, ‘’Umarım bu videoyu seyreden herkes, bu olup bitenlere karşı çıkmak ve durdurmak ve kamplarda yaşananları duyurmak için elinden gelenin en iyisini yapar. Ve aynı zamanda buradaki ırk ayrımcılığını dur der” sözleriyle yardım çağrısı yaptı.