Middle East Eye haber ajansının Suudi kaynaklardan edindiği bilgiye göre, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun geçen Pazar günü Neom kentindeki gizli görüşmesinde, İran'a yönelik saldırıya destek vermek konusunda isteksiz bir tavır takındı.
Biden'in tavrını bekliyor
Veliaht prensin isteksizliği iki sebepten kaynaklandığı söyleniyor. Husilerin Suudi petrol noktalarına gerçekleştirdiği iki saldırı bu nedenlerden ilkini teşkil ediyor.
İkinci olarak, yeni seçilen Biden yönetiminin, Körfez krizine ilk tepkisinin nükleer anlaşmayı müzakere etme olması durumunda, İran’a yönelik muhtemel bir saldırının ABD’yi kızdırabileceğinden çekiniyor.
İsminin açıklanmaması kaydıyla Middle East Eye’ya konuşan Suudi kaynak, geçen Pazar günkü üçlü toplantıda, “Görüşmede Netanyahu İran'ı vurmayı savunuyordu. Pompeo vurup ya da vurmama konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadı. ABD’li Bakan, İran'ın uranyum işleme tesislerine saldırıyı ABD'nin düzenlemediğini söyledi. " dedi.
İran mesaj verdi
Suudi kaynak, Aramco tesislerine yapılan iki saldırının açıkça İran’dan gelen bir mesaj olduğunu vurguluyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın seçimi kaybettiğini kabul etmeye istekli görünmesine rağmen, İran'ın uranyum zenginleştirme tesislerine yönelik bir ABD saldırısı tehdidi hala geçerliliğini koruyor.
Geçtiğimiz haftalarda, ABD savaş ve yakıt ikmal uçaklarından oluşan iki B52 bombardıman uçağı, Körfez üzerindeki Kuzey Dakota'daki bir üsse sorti yapmıştı.
ABD Savunma Bakanı Vekili Christopher Miller, ABD askerlerinin Şükran Günü'nü kutlamak için Bahreyn ve Katar'daki ABD hava üslerini ziyaret etti.
Suudi petrol tesislerine yapılan son iki saldırıdan ilki, Aramco'nun kuzey Cidde'deki fabrikasında bir petrol tankının, İran destekli Husiler tarafından fırlatılan Kudüs-2 füzesinin hedef almasıyla gerçekleşmişti. Diğer saldırı ise Kızıldeniz limanında Yunanlılara ait bir tankere mayın saldırısıydı.
Kuzey Cidde'deki füze saldırısı, 2019'daki drone saldırılarının Abqaiq ve Khurais'i vurmasıyla, krallığın petrol üretimini yarıya düşüren bu saldırılardan beri Aramco tesisine yapılan en büyük ölçekli saldırı oldu.
Netanyahu ve Pompeo ile gerçekleştirilen görüşmeye ait detayların İsrail'in Haaretz gazetesi tarafından yayınlanması sonrası, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan El Suud , "Böyle bir toplantı gerçekleşmedi," diye resmi twitter hesabından bu haberi yalanlamıştı.
Pompeo'nun Neom kentindeki veliaht prens ile görüşmesine ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ise Netanyahu'dan söz edilmedi. ABD yetkililerinden konuya ilişkin yapılan açıklamada, "İran'ın bölgedeki saldırgan tavrına karşı Körfez birliği ihtiyacını ve Yemen'deki çatışmaya siyasi bir çözüm bulma gerekliliği tartışıldı" dendi.
İsrail ''sorumsuz adım'' olarak nitelendirdi
Görüşmeye dair İsrail tarafından ise, Savunma Bakanı Benny Gantz, "Başbakanın Suudi Arabistan'a gizli uçuşunun sızdırılması sorumsuz bir adımdır" değerlendirmesi yapmıştı.
Netanyahu'ya Mossad Başkanı Yossi Cohen'in eşlik ettiği bu ziyaret, İsrail ve Suudi makamlar arasında bilinen ilk üst düzey görüşme oldu, ancak iki ülke yetkililerinin geçmişte gizli olarak görüştüğü bilinen bir durum.
İran daha geniş kapsamlı vurabilir
İran'ın petrol tesislerine yönelik saldırıların Riyad'a ilettiği "mesajları", İran'ın daha geniş bir saldırı niyetinde olduğuna işaret ediyor.
Middle East Eye, geçen hafta İran'ın, üst düzey generali olan İsmail Kaani’yi müttefik grupların 'Biden Beyaz Saray'a çıkana kadar' tüm saldırıları durdurmaları için Bağdat'a gönderdiğini bilgisine ulaşmıştı.
Toplantıya katılan Şii silahlı gruplardan birinin kıdemli komutanı, Kaani’nin şunları söylediğini aktardı:
‘’Trump'ın ayrılmadan önce bölgeyi açık bir savaşa sürüklemek istediğini, seçimleri kaybettiği için rakiplerinden intikam almak istediğini ve böyle bir savaşı başlatması için ona herhangi bir gerekçe vermek kendi çıkarlarına olmadığını açıkça belirtti. İran, Trump’ın saldırı niyetinin hala ciddi boyutta bir tehdit olduğuna inanıyor"
İran, Husiler üzerinden saldırılarıyla, Suudi Arabistan’a güçlü bir şekilde ‘’başımıza gelebilecek her şeyin bedelini size ödetiriz’’ mesajı veriyor. Suudi Veliaht Prens Selman’ın çekincesi ise, Trump’ın İran’a saldırması durumunda, gelecek olan Biden yönetiminin Suudi Arabistan’ı olası tehlikelerden yeterince korumayacağı ihtimali. Dolayısıyla Suudi rejimi, Trump yönetimi altında böyle bir saldırının olması konusunda epey bir gönülsüz davranıyor. Üstelik, Suudi kraliyet sarayındaki olaylardan doğrudan haberdar olan kaynaklar, Veliaht Prensi "endişeli ve çok gergin" olarak nitelendirdi.
Middle East Eye’a konuşan Suudi kaynaklar, “Prens Selman veliaht olduğundan beri en kötü günlerini yaşıyor. Asıl endişesi Biden. Bu yönetimin kendisine düşman olacağını düşünüyor ve Cemal Kaşıkçı cinayetini, kadın aktivistlere hapsedilme ve kötü muameleyi dünyaın unutmadığını bildiği için, eğer Biden kendisine koruma sağlamazsa gerçekten ne yapacağını bilmiyor” dedi.
Netanyahu'nun görüşmeyi sızdırması önceden kararlaştırıldı
Trump, damadı Jared Kushner ve Pompeo, krallığın fiili hükümdarı Veliaht Prens'e İsrail ile ilişkileri normale döndürmesi için uzun süredir baskı uyguluyordu ve bu çaba ABD seçimlerinden sonra da devam etti.
Pompeo ilk başta, Netanyahu ile halka açık bir toplantı yapmak için Prens Selman’ı teşvik ediyordu. Sonunda bir uzlaşmaya varıldı. Neom'daki toplantı gizli olacaktı ancak Netanyahu'nun bunu sızdırabileceği önceden kararlaştırılacaktı.
Neom toplantısı kararlaştırıldığı gibi İsrail medyasına sızdırıldı ve İsrail'in diplomatik ilişkisi olmayan ülkelerle temas haberlerinin yayınlanmasını yasaklayan resmi sansür kurumu da sessiz kaldı.
Filistinliler Veliaht Prens'in umurunda değil
Middle East Eye konuşan Suudi kaynak, Veliaht Prens'in Filistin meselesine bakış açısını ise şu sözlerle ifade ediyor:
‘’Prens Selman’ın İsrail ile ilişkileri normalleştirme konusundaki isteksizliğinin kaynağı Filistin davası değil. Hatta Filistinlileri umursamıyor bile diyebiliriz. Onlardan nefret ediyor, vücudundaki tek bir hücre dahi Filistin davasıyla ilgilenmiyor.’’
Bin Selman’ın, normalleşme adımının şimdi atılması için bastırmasının sebebi, biraz da bu gelişmenin babası Kral Selman’ın yönetimi altında gerçekleşmesi gerektiğine inanmasından kaynaklanıyor. Zira Ona göre böyle bir adım babasının onayını taşımalı. Fakat halihazırda Kral, yaşının getirdiği hangi bilinç ve dirayet aşamasında olursa olsun, kesinlikle böyle bir adıma karşı çıkıyor.
Söz konusu kaynak, Kral'ın bildirdiği demansa atıfta bulunarak. “Böyle bir adım, babasının onayını taşımalıdır. Ve Kral hangi bilinç ve zihinsel uyanıklık aşamasında olursa olsun buna amansız bir şekilde karşı çıkıyor” dedi. Dolayısıyla bu koşullarda muhtemel bir normalleşme adımının halka ve İslam kamuoyuna izahı Veliaht Prens açısından hiç kolay gözükmüyor.
Pompeo şantajı
Pompeo, Bin Selman'a karşı açık sözlüydü. Suudi Prens'e, düşman bir Biden yönetimi altında, ABD'de yalnızca iki koruyucusu kaldığını söyledi. Bunlardan ilki İsrail lobisi ve diğeri de Senato’daki Cumhuriyetçi Parti senatörlerinden oluşan isimler… ABD Dışişleri Bakanı, Veliaht Prens'e, eğer yeni yönetimin korumasından yararlanmayı istiyor ise Suudi rejimin Trump’ı memnun etmesi gerektiğini açıkça söyledi. Bin Selman’ın Biden yönetiminin gelecekteki kendisine karşı tutumu hakkındaki endişesi ise bu görüşme sonrası daha da artmış görünüyor.
Biden, defalarca Suudi Arabistan'ı insan hakları ihlallerinden sorumlu tutma sözü verdi ve silah satışlarını sınırlandırma ve krallığı bir "parya" olarak görme sözü verdi. 2018'de Kaşıkçı'nın öldürülmesi emrini bin Selman'ın yaptığına inandığını söyledi.
Ayrıca, Pompeo, yeni yönetimin kendilerinin aksine bir politika izleyerek, İran’a yaptırımlar yoluyla azami baskı politikasını rafa kaldırıp, bir kez daha müzakere masasına dönerek, 180 derecelik bir politika dönüşü anlamına gelecek Biden’ın vaadini de hatırlattı.
Kraliyet içi dengeler değişebilir
Dahası Veliaht Prens'in iktidara yükselmek için yarattığı birçok düşman, Biden yönetimini müttefikleri olarak görecek. Suud rejimi içerisinde olası müttefikler arasında, Bin Selman'ın tutukladığı üst düzey prenslerden büyük kuzeni, eski veliaht Prens Muhammed bin Nayef ve MBS'ye alenen karşı çıkan amcası Prens Ahmed bin Abdülaziz gibi isimler de dâhil olacak.
Savunmasızlığının farkında
Veliaht prensin kendi savunmasızlığının farkında olması, babasına geçmişte olduğundan daha fazla bağlı kalmasına neden oldu.
Riyad'daki sanal G20 toplantısı sırasında, Suudi Arabistan’ı temsil eden kişi olarak önceki toplantıların aksine, Veliaht değil babası ön plana çıkarıldı.
Kral istedi Türkiye ile güven tazeleme adımı atıldı
Yine baba Kral Selman, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gergin ilişkileri tazelemek için de devreye girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde her iki ülkenin dışişleri bakanlarının, krallığın Türk mallarına yönelik resmi olmayan boykot sorununu çözmek için bir araya gelmeleri gerektiğini söyledi. Daha sonra iki bakanın görüşmesi ve Suudi bakanın ‘’Türkiye ile mükemmel ilişkilerimiz var’’ açıklamasını yapmasını sağlayarak bunu gerçekleştirdi.
Suudi Arabistan'ın Türkiye ile ilişkileri, Erdoğan'ın İstanbul'daki Suudi konsolosluğundaki Kaşıkçı cinayetiyle ilgili uluslararası soruşturma talebinin engellenmesini reddetmesinden bu yana iki yıldır gergin bir süreç izliyordu.
Riyad tarafından uzatılan zeytin dalı, esas olarak Biden’ın İran açılımı yapması durumunda, Suudi rejimin Türkiye’ye duyacağı ihtiyaca dayanıyor.
Yemen endişe kaynağı
Bir diğer cihetten, Yemen'deki iç savaş, Veliaht Prens'in bir başka önemli endişe kaynağı.
“Suud Ekonomisi, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki askeri operasyonunun bedelini ödemesi için resmi olarak ilan edilenden çok daha büyük ölçekte kan kaybediyor. Bir kaynak, Selman’ın baş müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed (MBZ) Yemen’den istediğini [güneyin kontrolünü] aldı ve Veliaht Prens Selman’ı, Husilerle savaşta baş başa bıraktı“ dedi.
Mısır bir diğer sancılı alan
Aynı zamanda Savunma Bakanı rolünü de üstlenen Bin Selman, sahada asker sıkıntısı çekiyor ve Mısır’ın darbeci Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi'den bu konuda destek bekliyor. Ancak Sisi buna mecbur olmak istemiyor.
Mısır ise BAE’nin, İsrail’i diplomatik olarak tanımasının bedelinin kendisine ödetildiği için kızgın. Kahire'ye göre, normalleşme, Mısır'ı by-pas ederek ve Süveyş Kanalı'nı gereksiz kılıyor ve İsrail'in Körfez'e ve Akdeniz'e açılmasını sağlıyor.
Normalleşmeyi müteakip yapılan ve muhtemel anlaşmalar arasında bir petrol boru hattı, yüksek hızlı bir demiryolu yer alıyor. Ayrıca Google, Suudi Arabistan ve İsrail'i birbirine bağlayan ve makro ölçekte de Avrupa'yı Hindistan'a bağlayacak olan bir fiber optik kablo döşemeyi planlıyor. Bölgede, Mısırlı yetkililer şimdiden ülkelerinin pabucunun dama atıldığını dillendirmeye başladılar.
Tel Aviv-Washington kıskacı
Gazeteye konuşan Suudi kaynak, Pompeo, Selman ve Netanyahu toplantısı Veliaht Prensi'nin geleceği hakkında ziyadesiyle endişe duymasına sebep oldu, zira Yahudi lobisinin desteğini sürdürebilmek için İsrail’i memnun etmeye, Cumhuriyetçilerin desteğini sürdürebilmek için Trump ile senatörleri tatminkar tutması gerektiğini en üst perdeden işitmiş oldu.
Biden yönetiminin kendisine destek sağlamaması durumunda yüzleşmek zorunda kalacağı geçmişteki birçok kriminal eyleminin ayağına dolanacağı düşüncesi bu endişeyi daha da derinleştiriyor.
Dolayısıyla kendisine sağlanan ABD ve Yahudi desteğinin bedelini bir şekilde ödemek zorunda. Veliaht Prens, şimdiye dek kral olmayı tasarlamasına rağmen, babasına her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğunu anlıyor
(Ortadoğu Haber)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.