Tanzanya Devlet Başkanı, DSÖ’ye kafa tutup da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden ilk lider değildi. 2020 Mayısında DSÖ’nün ülkenin iç işlerine karıştığını açıklayan Burundi Cumhurbaşkanı Pierre Nkurunziza, örgütün ülkede görevli 3 çalışanını ‘istenmeyen adam’ ilan ederek kovmuştu. DSÖ’ye ülkedeki faaliyetlerine son vermesi için 3 gün süre veren Nkurunziza, bu sözünde durmuş ve söz konusu 3 kişiyi sınır dışı etmişti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüs salgınının pandemiye dönüştüğünü ilan etmesinin üzerinden 1 yıl geçti. Yüz yıldır ilk defa pandemi gören dünya, neye uğradığını şaşırdı. Ekonomik sistemler yeni bir yola girdi. Siyasi dengeler sarsıldı. Pandeminin ‘plandemi’ olduğu görüşünü savunan ve DSÖ’nün bu değişim dayatmasını önemsemeyen ülke liderleri ise teker teker siyaset sahnesinden çekildi. DSÖ’ye karşı en çok sesi çıkan ve örgüte ‘kafa tutan’ liderler ya gizemli bir şekilde öldü ya şaibeli bir seçimle düştü ya da virüsle terbiye edilerek yola getirildi.
Koronavirüs nedeniyle dünyanın kapanmaya gittiği ve PCR testlerinin virüsün tespiti için tüm ülkelere dayatıldığı 2020 Mayısında, Tanzanya Devlet Başkanı John Magufuli’nin halka yaptığı bir açıklama gündemi değiştirmişti. Pandeminin başından beri DSÖ’ye ve onun dayattığı PCR testlerine güvenmediğini belirten Magufuli, testlerin güvenilir olmadığını ispatlamak için ilginç bir yola başvurmuştu. Birkaç tropikal meyve, bir keçi ve bir kuştan aldığı örnekleri DSÖ yetkililerine ‘insan kanı’ gibi veren Magufuli, örneklerin kovid yönünden pozitif çıkması sonrası bir açıklama yaparak DSÖ ile dalga geçmişti.
O açıklamayla Afrika’da efsaneye dönüşen Magufuli, geçtiğimiz hafta şüpheli bir şekilde öldü. 6 Mart’ta ortadan kaybolan ve nerede olduğu konusunda hiçbir açıklama yapılmayan Magufuli’nin, 17 Mart’ta öldüğü duyuruldu. Yardımcısı Suluhu Hassan, devlet televizyonunda yaptığı konuşmada, Magufuli'nin kalp rahatsızlığı nedeniyle 6 Mart'tan bu yana Darüsselam'daki bir hastanede tedavi gördüğünü ileri sürdü.
61 yaşındaki lider, Ekim 2020'de pandemi sırasında yapılan seçimleri kazanarak ikinci kez devlet başkanlığı koltuğuna oturmuştu.
Şüpheli bir ölüm
2 hafta ortadan kaybolan başkanın önce kaçırıldığı iddiaları yayıldı. Muhalefet liderleri ise, yaklaşık 2 haftadır görülmeyen ve koronaya yakalandığı ileri sürülen Magufuli'nin sağlık durumuyla ilgili bir an önce açıklanma yapılması çağrısında bulunmuştu. Hatta Tanzanyalı liderin 10 Mart'ta Kenya'da virüs tedavisi gördüğü de iddia edilmişti.
İddiaların hiçbiri şu ana kadar ispat edilemedi. Devletin resmi açıklaması ise, Magufuli’nin kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğü yönünde oldu ve hâdise kapandı. Magufuli’den geriye ise, Mayıs 2020’de yaptığı, DSÖ’nün ve PCR dayatmasının gerçek yüzünü en net şekilde ortaya koyan konuşması kaldı:
"Keçilerden örnek aldık, koyunlardan, papav meyvesinden, hatta otomobil yağından bile örnekler aldık ve laboratuvara götürdük. Bütün örnekleri tek tek isimlendirdik. Örneğin, Jack Fruit meyvesine Sarah Samuel dedik. Papav meyvesinin örneğine Elisabeth Ane ismini koyduk. 26 yaşında bayan olarak etiketlendi, sonuç 'pozitif' geldi. İşte burada koronadan söz ediyoruz. Bu demek ki bu meyveden alınan sıvı pozitif, yani koronavirüsü taşıyor. Kwore kuşundan alınan örnek ve keçiden aldığımız örnek de pozitif çıktı. Bu test kitlerinin ardında kirli bir oyun olduğunu görüyorsunuz. Tanzanyalılara bir tavsiyem var: Endişelenmeyin, panik olmayın. Birbirimizi korkutmayalım. Politikacılar da bunu bir politik gündem olarak kullanmayı durdurmalı."
Ülkede sağlık sistemi misyonerlerin elinde
DSÖ’ye ilk ve en sert şekilde kafa tutan lider olan Magufuli’nin ölümünün ardındaki gizem, ölüm şekliyle sınırlı değildi. 1961’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanan ülkede kilise ve misyonerlerin oldukça büyük bir gücü var. Ülke genelinde 500’den fazla sağlık tesisi işleten misyonerler, sağlık sektörünü ele geçirmiş durumda. Her 100 kişiden sadece 30’unun sağlık hizmeti alabildiği düşünüldüğünde, misyonerlerin bu konudaki etkisi daha da güçleniyor. Kilise, devlet başkanı Magufuli'nin kaybolmasından sadece 4 gün önce yaptığı açıklamada virüse karşı tedbirlerin yetersiz olması nedeniyle son iki ayda 60 rahibe ve 25 papazın virüsten öldüğünü iddia etmişti. Kilisenin açıklamasının ardından da DSÖ, Tanzanya Devlet Başkanı’na virüsle ilgili verileri halka açıklama ve tedbir alma çağrısı yapmıştı.
DSÖ elemanlarını kovmak son işi oldu
Tanzanya Devlet Başkanı, DSÖ’ye kafa tutup da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden ilk lider değildi. 2020 Mayısında DSÖ’nün ülkenin iç işlerine karıştığını açıklayan Burundi Cumhurbaşkanı Pierre Nkurunziza, örgütün ülkede görevli 3 çalışanını ‘istenmeyen adam’ ilan ederek kovmuştu. DSÖ’ye ülkedeki faaliyetlerine son vermesi için 3 gün süre veren Nkurunziza, bu sözünde durmuş ve söz konusu 3 kişiyi sınır dışı etmişti.
Bu cesur fiili, Nkurunziza’nın cumhurbaşkanı olarak son kararlarından biri oldu. Ülkede 20 Mayıs’ta yapılan seçimlerde tekrar aday olmasına rağmen sandıktan zaferle çıkamadı. Fakat başkanlığı devretmeye ömrü yetmedi. Burundi Cumhurbaşkanı, DSÖ’ye ‘kafa tutan’ açıklamasından sadece 1 ay sonra, şüpheli bir şekilde öldü.
Burundi Cumhurbaşkanı, DSÖ’ye ‘kafa tutan’ açıklamasından sadece 1 ay sonra, şüpheli bir şekilde öldü.
Burundi Cumhurbaşkanı, DSÖ’ye ‘kafa tutan’ açıklamasından sadece 1 ay sonra, şüpheli bir şekilde öldü.
55 yaşındaki Nkurunziza, kendini kötü hissetmesi nedeniyle haziran başında hastaneye kaldırıldı. Hastanede yapılan müdahale sonrası durumu iyileşen cumhurbaşkanı, daha hastaneden çıkmaya fırsat bulamadan iki gün sonra geçirdiği kalp krizi nedeniyle öldü. DSÖ taraftarları, cumhurbaşkanının ölümünden bile nemalanmaya çalıştı. Nkurunziza’nın ölüm sebebinin, resmi açıklamalarda söylenildiği gibi kalp krizi değil Kovid-19 olduğunu iddia eden muhalefet “küçümsediği korona nedeniyle öldüğü için gerçekler açıklanmıyor” propagandası başlattı. Nkurunziza’nın “Toplam 7 korona vakası varken ayağa kalkan DSÖ’nün ülkedeki en büyük ölüm sebebi olan sıtmaya karşı neden kayıtsız kaldığı” sorusu ise halen cevap arıyor.
Virüs Trump’ı koltuğundan etti
DSÖ’ye ve onun pandemi politikasına karşı gelip, başka şekillerde bedel ödeyen liderler de var. Bunların en meşhuru ise ABD’nin eski başkanı Donald Trump. DSÖ’nün virüsün ortaya çıktığı ilk günden bu yana aldığı tüm çelişkili kararlara karşı çıkan ve geçtiğimiz temmuz ayında da DSÖ’den ayrılarak örgütün en büyük para kaynağını kesen Trump, o tarihten sonra büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldı.
Demokratlar ve adayları Biden, seçim propagandalarını korona üzerine temellendirdi. Sonuçta DSÖ’ye karşı en büyük mücadeleyi veren lider olan Trump, seçimlerden iki hafta önce yapılan bir ankette diğer tüm konularda başarılı olmasına rağmen pandemi yönetiminde başarısız görünüyordu. ABD’li seçmenlerin yüzde 69’u Trump’ı ekonomi alanında başarılı görürken, pandemiyi ülkenin en büyük sorunu olarak gören yüzde 39 içindeki 13 puanlık yüzen oylar sonucu belirledi ve Trump şaibeli bir seçimle koltuğunu kaybetti. Demokratlar seçim zaferini kutlarken “Trump virüsü atlattı ama yeniden seçilme umudu hastalığı atlatamadı” yorumları yaptı.
Gerçek Hayat
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.