Referans Medya [Tercüme: Kaan ÇEBEN]
1990'lardan beri ABD ve İsrail, Avrupa Birliği devletlerini Hizbullah'ı terörist bir grup olarak sınıflandırmaya ve onu tamamen yasaklamaya ikna etmeye çalıştı. Ancak 2019'a kadar sadece Hollanda ve İngiltere bunu yaptı.
Diğer tüm AB ülkeleri, Hizbullah'ın askeri şubesini Aralık 2019'a kadar terör örgütü olarak kabul etti; bu, Hizbullah'ın sadece Almanya'da değil, Avrupa’nın kapısının önünde lojistik ve finansal faaliyetler yapabilmesinin de önünü açıyordu.
Yasak baskısına karşı öne sürülen ana argüman, Lübnan hükümetinin bir parçasını oluşturan Hizbullah'ın siyasi kolu ile bir diyalogun devalı olarak açık tutulmasının amaçlanmasıydı.
Alman hükümet çevrelerinde, bu durumun en azından Hizbullah içinde bir ılımlılığa yol açacağı ve aynı zamanda Almanya'nın İsrail ve Lübnan arasındaki çatışmada arabulucu olarak statüsünü koruyacağı umuluyordu. Almanya'nın Orta Doğu'da sömürgeci veya müdahaleci bir geçmişi olmadığından, Alman dış politikası ve gayri resmi kanalları genellikle böyle bir rol için önceden hazır bir şekilde konumlanmıştı.
Ancak, bu durum 30 Nisan'da değişti. İçişleri Bakanlığı, Aralık 2019'dan itibaren Federal Meclis'te bir karar uygulamaya koydu ve Hizbullah’a bağlı bir takım yeni derneklerin kurulması ve Almanya'daki grubun sembollerinin ya da bayraklarının gösterilmesi de dahil olmak üzere tüm Hizbullah hareketinin finansal faaliyetlerini yasakladı.
Aynı zamanda Bremen, Berlin, Münster ve Dortmund'da Hizbullah'a bağlantı sağlayan birçok kulüp evi ve daire arandı.
Peki, Almanların yaklaşımındaki bu değişiklik nereden gelmişti? Yasağın nedenleri çok çeşitlidir. Resmi açıklamalara göre, Hizbullah'ın Almanya'daki gündemi ile Alman devletinin "uluslararası anlayış fikri" birbiri ile çelişiyor ve İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in açıkladığı gibi özellikle Almanya'nın bu konu ile ilgili "tarihsel bir sorumluluğu" mevcut.
16 Mayıs'ta Kudüs Günü gibi Hizbullah tarafından Almanya'da 'İsrail karşıtı' olarak düzenlenen faaliyetler de odak noktası olarak işlerin bu noktaya gelmesinde önemli rol oynadı.
Bununla birlikte, iç politika açısından, Hizbullah'ın Almanya'daki Lübnan menşeli bir takım gruplarla olan ilişkisi de Hizbullah’ın faaliyetlerini yasaklayan yasaların çıkmasına katkıda bulundu, çünkü Alman yargısı yaklaşık iki yıldır onlara karşı sıfır tolerans politikası izleyerek daha sert önlemler alıyor.
Hizbullah için uzun vadeli bir problem mi?
Hizbullah’a uygulanan yasakla ilgili tartışmalar 4 ay öncesine dayanıyor. Almanya'daki Hizbullah ağının ise çıkarılan yasağa hazırlanmak için dört aydan fazla süresi olmasına rağmen, bu durum muhtemelen grup için ağır bir darbe oldu. Zira Almanya, Fransa ile birlikte Avrupa'daki ekonomik faaliyetlerin merkeziydi.
Almanya’nın nispeten hafif ve aşılabilir olan bürokratik mevzuatı, kara para aklama için onu ideal hale getirdi ve ülkede bağış toplama ve yeni işe alımlar yapılmaya devam edildi.
Örneğin, Latin Amerika ve Afrika'daki hammaddelerden ve uyuşturucu ticaretinden gelen para, aracılar aracılığıyla Almanya'ya getirildi ve burada çok sayıda dernek ve daha küçük şirketler aracılığıyla bu paralar aklandı.
Almanya Anayasayı Koruma Federal Ofisi Almanya'daki Hizbullah taraftarlarının sayısının 1000'den fazla olmadığını tahmin ediyor. Bu kadar az kişi gibi görünen bu kişilerin çeşitli yasadışı işlerde son derece etkili güçleri vardır. Özellikle de Berlin, Essen, Bremen ve Hannover'de çeşitli yasadışı işlerde yer alan diğer Lübnanlı gruplarla çok iyi ilişkileri vardır.
Yasağın bir sonucu olarak, Hizbullah'ın Avrupa'da önemli bir ekonomik sütunu kaybetmiş olması muhtemeldir. 2014 yılında Almanya'daki en önemli Hizbullah bağış toplama derneği yasağı, yılda yaklaşık bir milyon euroyu bulan bağışların kaybedilmesi ile sonuçlanmış ve bu durum finansal faaliyetlerde büyük bir aksilik yaratmıştı. Özellikle Lübnan'daki istikrarsız ekonomik durum göz önüne alındığında, dövize sahip olmak, güçlenebilmek için çok önemli ve vazgeçilmezdir.
Bu nedenle, Hasan Nasrallah yönetimindeki liderliğin Almanya'yı atlayarak yeni yapılar kurması ve finansal faaliyet odağını Fransa ve Doğu Avrupa'ya kaydırması bekleniyor. Özellikle Fransa, Lübnan'la olan tarihsel ilişkilerine dayanarak karşılıklı ilişkilerin zayıflamasını riske atmak istemediğinden, Hizbullah’ın Fransa'daki örgütlenmesinin yasaklanması pek olası görülmemektedir.
Ayrıca, Almanya’nın kararının, geri kalan AB ülkelerinde destekçi bulup bulamayacağı da tartışmalı. Çünkü ülkelerin çoğu kendi sınırları içerisinde Hizbullah'ın sadece askeri kanadının yasaklanmasından son derece memnunlar. Bu nedenle, uzun vadede yasağın başlangıçta varsayıldığından daha az ve zayıf sonuçları olacaktır. Bununla birlikte, Hizbullah kısa vadede ise daha büyük zorluklarla karşı karşıya, bu da Covid-19 salgını ve Lübnan'daki ekonomik krizle daha da kötüleşecektir.
İç politikada anlaşılabilir, dış politikada sorunlu
Hizbullah yasağı, Federal Almanya Cumhuriyeti için iç politika açısından anlaşılabilir olsa bile, karar, Orta Doğu'daki bazı aktörler için dış politika açısından şimdiden sorunlu sinyaller gönderiyor.
Hizbullah'a yakın olduğu bilinen İran, özellikle Devrim Muhafızları çevrelerinde Almanların aldığı kararı kınadı. Lübnan devleti de aynı şekilde tepki vererek, 5 Mayıs'ta Alman büyükelçisi Georg Birgelen'i çağırarak Hizbullah'ın "Lübnan'daki ana siyasi bileşeni temsil ettiğini" diplomatik olarak açıkça belirtmesini istedi.
Hizbullah’ın Beyrut ve Trablus ile birlikte Suriye bölgesinde oynadığı rol dikkate alındığında, Almanya’nın aldığı bu kararın zamanlaması da son derece dikkat çekici… Bu gelişmeler ışığında bakıldığında otoriteler, Almanya’nın ABD ve İsrail’den gelen baskılara yenik düştüğü yorumlarını yapıyorlar.
Bu kanunun çıkarılması ile birlikte İran ile yapılan Nükleer anlaşmaların da başarısızlığa uğramış olması, Alman makamlarında ve Avrupalı diğer ülkelerin nezdinde olumsuz bir hava yaratıyor ve bu olumsuz havanın varlığı da İran makamlarınca ciddi şekilde hissediliyor. Bununla birlikte, istihbarat servisleri ve diğer gayri resmi kanallar düzeyinde, yasağın çok fazla etkisi olması muhtemel değildir.
Bununla birlikte, Almanya İran'a yakın kuruluşlara karşı önlemler almaya devam ederse, ABD'ye benzer şekilde, bölgedeki çatışmaların diplomatik bir çözümünü zorlaştıracak olan olası tarafsız bir arabuluculuk rolünü kaybetme tehlikesi altındadır.
Stefan Lukas
Yazının Orjinali : https://english.alaraby.co.uk/english/indepth/2020/5/20/germanys-ban-on-hezbollah-a-double-edged-sword
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.