• BIST 9271.38
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 20 °C
  • Ankara 14 °C

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Kılıçdaroğlu'na Katar tepkisi

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Kılıçdaroğlu'na Katar tepkisi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik Çelik, Katar'dan gelen öğrencilerin sınavsız bir şekilde tıp eğitimi alacağı iddialarla ilgili olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na tepki tepki gösterdi.

Çelik, "CHP'de özür dileyebilen, özgüvenli kimseler vardı. Daha demokrat kimseler olabiliyordu. Fakat bir şey söyleniyor, yalan olduğu ortaya koyuluyor, hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor. Bu haber yalan bir haberdir" ifadelerini kullandı. Çelik, öğrenci yurdundan çıkan silahlar başlıklı habere ilişkin, "Bu kadar kolay, suçlayıcı haber nasıl yapılabiliyor? Özür dilenmesi lazım" dedi.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından kameraların karşısına geçen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, gündemle ilgili açıklamalarda bulundu.

Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"SÖNDÜRME EKİPLERİNE ŞÜKRANLARIMIZI ARZ EDİYORUZ"

Yaz geldiği için biraz orman yangınları merkezi rol oynamaya başladı. Marmaris, Bingöl'deki yangını yakın şekilde takip ediyoruz. İçinde yaşadığımız kader arkadaşımız tabiatı korumak için mücadele veren söndürme ekiplerinize bir kaz daha şükranlarımızı arz ediyoruz. Diyarbakır'da anneler evlatlarına kavuşmaya devam ediyor. Her türlü desteğimizin onlarla olduğunu ifade ediyoruz.

"TÜRKİYE AYNI ZAMANDA IRAK'TAKİ KARDEŞLERİNİ KORUYOR"

Milli Savunma Bakanlığımızın koordinasyonunda yürüyen, İçişleri Bakanlığımızın, Milli İstihbarat Teşkilatı'mızın terör örgütüne dönük operasyonlar yakından takip ettiğimiz konular. Zaman zaman Irak'tan yönelen terör tehdidine karşı verilen mücadelede bazı grupların Irak'ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne Türkiye'nin müdahale ettiği kara propagandalar var.Türkiye topraklarına dönük terör tehdidini kendi imkan ve kuvvetleriyle bertaraf etme şeklinde gerçekleşiyor. Terörle mücadelemiz Irak'ın bütünlüğüne karşı bir yaklaşım değildir, tamamen kendi topraklarımızı korumaya yöneliktir. Bu operasyonlar Türkiye'nin milli güvenliğini koruyan operasyonlar olduğu gibi aynı zamanda kardeş Irak'ın içinde konuşlanmış terör unsurlarına karşı Irak'lı kardeşlerimize verdiğimiz destek olarak da değerlendirilmelidir.

"EN KISA ZAMANDA MÜSİLAJ FELAKETİNDEN KURTULACAĞIZ"

Müsilajla mücadelede 425 bölgede çalışmalar devam ediyor. 7 bin metreküp müsilaj Marmara denizinden temizlendi. Müsilajlar düzenli olarak depolama alanlarına gönderiliyor. Bu müsilaja sebep veren kirliliği ortadan kaldırmak, bu çerçevede 6 bin 738 denetim Çevre ve Şehircilik tarafından gerçekleşmiştir. 26 işletmeye ceza uygulanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız konuyu yakından takip etmektedir. İnşallah Marmara denizini en kısa zamanda bu büyük felaketten kurtaracağız.

"TÜRKİYE VİCDAN ÜLKESİ OLDUĞUNU AŞIDA DA GÖSTERECEK"

Dün yayınlanan genelgeyle birlikte normalleşmeyle ilgili yeni adımlar ortaya çıktı. Bu çerçevede normalleşmenin hızlanması ve kalıcı olması için aşı programının uygulanmasıdır. Sağlık çalışanlarımız neredeyse günde 1 milyondan fazla vatandaşımızı aşılayacak kapasiteyi ortaya koyuyorlar. Büyük bir vatanseverlik örneği gösteriyorlar. Aşı yaşı artık 18 yaş sınırına indi. Bilim Kurulu'nun tavsiyelerine uyuyoruz. Herkesin aşılanmasının pandemi ile mücadele için olmazsa olmaz koşuludur. Herkesin aşı randevularına titizlikle riayet etmeleri son derece önemlidir. Normalleşme gerçekleştikçe herkesin sağlığını koruyacağız. İnşallah Türkiye pandemi ile mücadele eden ülkeler içinde gerek vatandaşların sağlığını koruma noktasında gerek pandeminin siyasal ve ekonomik etkilerinin pozitif ayrışmasını sürdürmeye devam edecektir. Yerli aşı inşallah hayata geçtiği zaman Cumhurbaşkanımızın dediği gibi hem milletimiz hem de tüm insanlık için bir müjde olarak ortaya koyacağız. Aşı konusunda ırkçılık üretenlere karşı Türkiye vicdan ülkesi olduğunu bir kere daha gösterecek.

"YUNANİSTAN GERGİNLİK POLİTİKASINI SÜRDÜRMEYE EĞİLİMLİ"

Cumhurbaşkanımızın katıldığı NATO zirvesinin yankıları devam ediyor. Bütün tabloda çıkan sonuç, Cumhurbaşkanımızın muhatapları Türkiye ile pozitif ajandaya yoğunlaşmak gerektiğini açık ve net şekilde söylediler. Anlaşmazlığın devam ettiği, kısa vadede çözülemediği konularda tansiyonun düşürülmesi sözkonusu. Bütün bunların devamının gelmesini bekliyoruz. Sayın Miçotakis'in ortaya koyduğu vizyona, bundan sonra meselelerimizi çözme konusunda daha ılımlı çözüm üretelim noktasında Cumhurbaşkanımızın olumlu yaklaşımına rağmen Yunanistan'ın gerginlik politikasını sürdürmeye eğilimli olduğu görüldü. Atina mutabakatına göre turizm sezonunun yoğun olduğu Ege'de herhangi bir askeri aktivite yapılmıyor. Yunanistan 1988'de imzalanan Atina mutabakatına uymayarak Ege denizinde belli bölgeyi askeri eğitim sahası ilan etti. Bu hem Miçotakis'in sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmede ortaya koyduğu yaklaşıma aykırı hem de Atina mutabakatına aykırıdır. Turizm sezonunun 15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında Türkiye herhangi bir askeri aktivite planlamamıştır. Maalesef ortaya çıkan tablo karşısında Türkiye navtex ilan etmiştir.

"TÜRKİYE DİYALOG KONUSUNDA ÜZERİNE DÜŞENİ YAPTI"

Bütün dünyanın görmesi gereken şey, bu mikro gerginlik meselesinde gerginlikler Yunanistan tarafından kaynaklanmaktadır. AB liderleri Ege ve Akdeniz'de gerginliğin düşürülmesinden bahsediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bunların Yunanistan'a söylenmesi gerektiğini hatırlatıyor. AB Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesi düzenlendi. Doğu Akdeniz'de işbirliğinin önemine dair vurgular var. Raporun diğer kısımları dikkate alındığında yeterince olumlu tablo ortaya çıkarmıyor. Türkiye bir diyalog başlatılması için üzerine düşeni fazlasıyla ortaya koydu. AB, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi olumlu bir şeyi bu belgeye koymadı. Olumlu bir gündemi takip edecek olursak bu maddelerin başında Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerekir. Maalesef burada bile somut karar alınamadığını görüyoruz. Sürekli erteleyen bir tablo var. Bunun içerisinde bazı ülkelerin oyalama taktiği var. Bazı ülkelerin samimiyeti var ama irade eksikliği var. Birkaç üye de AB üyeliğini istismar ederek Türkiye'yi tavize zorlamayı istiyorlar.

"EĞER SAMİMİ İSENİZ 23. VE 24. FASILLARI AÇARSINIZ"

Bu konularda bir diyalog mekanizması bellidir. Türkiye diyalogdan kaçmıyor. Bu alanları içeren 23. ve 24. fasılları açarsınız. Bu fasılları açmadan diyalog üretelim demek bir bahane olarak kullanmak anlamına geliyor. Fasıllar müzakere ve diyalog için var. Bu fasılları açtığınız zaman diyalog verimli bir aşamaya ulaşmazsa o zaman fasılları kapatmazsınız. Siz tutup temel diyalog mekanizması olan fasılları açmadan şart koşarsanız kendi koyduğunuz prensipleri çiğnemiş olursunuz. Türkiye ve AB arasındaki göç meselesi sadece mali yardım meselesine indirgenemez. Bu vizyonsuzluk ve vahim hatadır. Siz bunları Suriyeli sığınmacılar için veriyorsunuz. Avrupa'yı kendinizce göçten ve göçün olumsuz etkilerindten korumuş oluyorsunuz. Bu vizyonla hareket etmeniz vahim hatadır. Türkiye'nin bu yükü çekmesinin tabii ki bir sınırı var. Temel haklar ve hukukun üstünlüğü konusunda samimi iseniz gelin bunları konuşalım, 23. ve 24. fasılları açarsınız. Zirve kararların Kıbrıs'la ilgili bölümleri hakkaniyetli bir yaklaşım sergilemiyor. Rum-Yunan tezlerinin birebir ifadesinden başka bir şey değil. AB'nin bir kere daha adadaki gerçekleri görmesi gerektiğini, orada KKTC diye Rumlarla eşit statüyü paylaşan bir devlet ve toplum olduğunun altını çiziyoruz.

"ULUSLARARASI TOPLUMUN GÜÇLÜ DESTEĞİNE İHTİYAÇ VAR"

Afganistan'da Türkiye'nin yürüttüğü müzakereler konusu var. Muhalefette bazen genel başkan bazen sözcüler düzeyinde gerçeklerin ortaya konulamadığını, maddi bilgi açısından yanlış şeyler söylendiğini görüyoruz. Bu çerçevede Kabil Havaalanı'nın güvenliği 2013'ten bu yana ülkemiz tarafından yürütülüyor. Bu yeni değil. NATO'nun Afganistan'dan geri çekilmesiyle birlikte yeniden gündeme geliyor. Türkiye güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış gibisinden yanlış ve yakışıksız ifadeler kullanıyor. Bu konuda istişareler devam ediyor. Türkiye'nin bu konuda uluslararası toplumun güçlü ve güvenli desteğine ihtiyacı var. Afgan hükümeti ile yasal zeminin de oluşturulması gerekiyor. Burada mesele Türkiye'nin öteden beri kardeş Afgan halkına verdiği destektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan iken Afganistan'a gittiğimiz zaman, Afgan vatandaşlarının içerisinde en rahatlıkla gezen askeri unsurun Türk askeri olma konusunda büyük mutluluk duymuştuk. Birileri sadece haritada mesafelere bakarak analizler yapıyor. Türkiye'ye kuzey ve doğudan gelen göç tehdidine karşı Afganistan'ın istikrarlı olması bizim için çok önemlidir.Afganistan'daki istikrarsızlık uyuşturucu tacirleri açısından maalesef elverişli ortam oluşturuyor. Bunların hepsi milli güvenliğimiz açısından önemli unsurlar. İç ve dış siyasi konularla ilgili değerlendirmelerimizi de yaptık.

"YALANI TEKRARLAYARAK SONUÇ ALACAKLARINI DÜŞÜNÜYORLAR"

Çok yakın zamana kadar bu tip bir şey sözkonusu olduğunda, CHP'den bir arkadaşımız bu şekilde gerçek olmayan haberin peşine takıldığında, bunun gerçek olmadığında geçen dönemde CHP'de hakikaten özür dileyebilen özgüvenli demokrat kimseler vardı. Şimdi bir şey söyleniyor, bunun yalan olduğu ortaya çıkıyor, hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor. Sürekli yalanı tekrarlayarak sonuç alabileceklerine dair bir sonuç alabileceklerini düşünüyorlar. Türkiye'de ana muhalefeti temsil eden bir parti. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sadece Katar'a yaptığı bir anlaşma değildir. Yalan haber olduktan sonra sitenin, yayın organının geri çekmesi güvenirliğini arttırır. Siz bunu o haberi yapan sitenin haberini alıntılayarak söylediniz. Yalan olduğu ortaya çıktı.

"KATAR, TÜRKİYE LEHİNE OY KULLANAN ÜLKELERDEN BİR TANESİ"

Siyasetçinin en önemli görevi topluma doğruyu söylemek. Muhalefette iseniz denetim görevini yapmak. Türkiye'nin 1984'ten bu yana birçok ülkeyle yaptığı anlaşmaların protokollerini ortaya koyun. Siz başka ülkelerden ne alıyorsanız başka ülkelere de onu veriyorsunuz. Bu devletler arasında olağan bir şeydir. Bir de işin psikopolitik bir tarafı var. Seçmece davranmak istiyorlar. Ne kadar zulüm yaparsa yapsın Esat rejimi ile muhabbetli olmak istiyorlar. Ama ne kadar yardım yaparsa yapsın Katar'a öyle bakmıyorlar. Katar bizim ülkemize yatırım yapıyor. Uluslararası planda zor durumda kaldığında Türkiye'nin lehine oy kullanan ülkelerden bir tanesi. Buradaki seçmece mantık hakikaten belli bir politik psikoloji açısından değerlendirilmesi gereken bir mantık. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ne düşmanlık edene düşman oluruz. Bizim baktığımız yer Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları, hak ve menfaatleridir. Tehdit edene karşı muhabbetli, Türkiye'ye yatırım yapana karşı bunu bir propagandaya dönüştürüyorsunuz.

"GAZETECİNİN BÖYLE BİR SORU SORMASI DAHA DA VAHİM!"

Basın demokrasinin dördüncü kuvveti olmakla vesayetin birinci kuvveti olmakla çok gidip gelmiştir. 27 Nisan'da basın tarafından 'Siz başörtüsüne karşısınız, yarın bir gün Cumhurbaşkanı seçilecek birisinin eşi başörtülü olursa ne yapacaksınız' diyor. Soru soranın böyle ortama müsaade etmesi vahim, gazetecinin böyle bir soru sorması daha da vahim. Burada da özür dilenmesi lazım. Bunlar maalesef vahim sonuçlar doğurabilecek sıkıntılı yaklaşımlar. Kadın ve Demokrasi Derneği güçlü bir açıklama yapmasa, sosyal medya olmasa düşünebiliyor musunuz ne kadar zor duruma düşecek? Öğrenci yurdundan çıkan silahlar başlıklı haberde bu kadar kolay, suçlayıcı haber nasıl yapılabiliyor? Özür dilenmesi lazım.

"BENİM SÖYLEMEDİĞİM BİR İFADEYİ YAYMAYA ÇALIŞTILAR"

Biz pandemi döneminde vatandaşlarımıza, sektörlere, esnafa, çiftçilere verilen yardımı paylaşıyoruz. Ben nerede demişim 'her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına 5 bin lira verdik' diye. Önlerine montaj şeklindeki capsi koyduk, hiç özür dilemediler. Geçen milletvekili sıfatlı kişiler tekrar bunu gündeme getirdiler. Birisi bir yalan söylüyor, isimsiz bir sosyal medya hesabından, iki üç parti milletvekili arkasına takılıyor, gazeteciyim diyenler arkasına takılıyor. Burada milletvekili işini yapmıyor. Gazeteci isen bu çok kolay araştırılabilir. Nerede demişimiz 'Her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına 5 bin lira vermişiz' diye. Benim söylemediğim ifadeyi birisi yayıyor. Herkesin kendi mesleğinin saygınlığını koruması lazım.

"KAVAKÇI YABANCI DEVLET BAŞKANLARININ DA TAKDİR ETTİĞİ BİR İSİM"

Bu da Türkiye'nin üzücü meselelerinden bir tanesi. Fatma Kavakçı o işi yapmaya CV'si ve kişisel nitelikleri ve eğitimi açısından son derece başarılı bir arkadaşımız. Cumhurbaşkanımız da açıkladı; yaptığı işe hakimiyeti yabancı devlet başkanları tarafından takdir edilen bir arkadaşım. Linç kampanyası yapanların çocuklara, annelerine kılık kıyafetleri yönünden ne büyük iştahları varmış. Yani nesiller değişiyor, bunların nefret duygusu bir türlü değişmiyor. İnsanda biraz izan, biraz vicdan olsa genç bir kıza onun eğitimini, niteliğini bilmeden. Üstelik de geçmişte büyükelçi sıfatı yapan bir kişi yapıyor bunu. Arkadaşımız yaptığı işin niteliklerine haiz, devletimize hakkıyla hizmet eden bir arkadaşımızdır.

"BU GÖRÜŞMELERİN HEPSİ DEVLET KAYITLARINA GİRMEKTEDİR"

Diyorlar ki, 'sadece tercüman biliyor Cumhurbaşkanının ne konuştuğunu'. Liderler başbaşa görüşürler. Belli meselelerde liderler konuşmuştur, başbaşa görüşmüştür. Ondan sonra heyetler arası görüşmeye geçilmiştir, bütün konular tek tek üzerinden geçilmiştir. Bunların hepsi devletin kayıtlarına girer. Cumhurbaşkanımız bu konularda hassastır. Devlet kayıtlarına girmeyen kayıtlar olmaz. Hayatında bir kere müzakereye girmiş olan kişi bu cümlenin altının boş olduğunu bilir. Üstelik bu görüşmeler ilgili her yere MSB, Dışişleri Bakanlığı, güvenlik birimlerine dağıtılır.

"BU İŞİN DİĞER UCUNDA FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ BULUNUYOR"

Türkiye'deki bir siyasi partinin Cumhurbaşkanına karşı 'milli güvenlik sorunudur' ifadesi yakışıksız bir ifadedir. İster benimseyin, ister benimsemeyin, bahsettiğiniz makam Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığıdır, orduların başkomutanıdır. Siyasi mücadeleyi siyasi rekabet düzeyinde ele almak lazım. Siyasi husumet düzeyine getirdiği zaman aslında kendi meşruiyet alanını zedeler. Bu izansız ve yakışıksız bir ifadedir. Cumhurbaşkanımızın Türkiye'nin hak ve menfaatleri, şan ve şerefini korumak konusunda nasıl bir mücadele verdiğini ona aleni düşmanlık yapanlar tarafından teslim edilmektedir. Orada araştırma yapmak üzere kurulan bir şeydir. Bunun thing thank olmadığı, güdümlü bir şey olduğu bellidir. Bu başka bir organizasyon. Başkan Bush'un kardeşi, eski ulusal güvenlik danışmanı gibi isimler var. Türkiye'ye iyi duygular beslemediklerini biliyoruz. İşin diğer ucunda FETÖ'cüler var. Bush'un kardeşi ABD'de önemli görevlerde bulundu. ABD'de yaptığı görevler onların böylesi bir organizasyondan uzak durmak konusunda hassas olmalarını gerektiriyor. Bu kişilerin Fetullahçı terör örgütünün mensuplarıyla Türkiye karşıtı bir pozisyonda yan yana gelmesini son derece yadırgatıcı buluruz. Bu bir kara propaganda merkezi olacaktır. O görevi yapmış kişilerin bunların içinde bulunmasını kesinlikle arzu etmeyiz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2019 Referans Medya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0543 861 19 89